Çocuk emeği, üretim tarzında devrim niteliğinde bir dönüşüm yaratan makineleşmeyle birlikte üretim sürecine dâhil olmuştur. Makineleşme öncesinde hüner gerektiren işler, bu süreçle birlikte basitleşmiş; bu durum nitelikli yetişkin emek gücüne olan talebi azaltmıştır. Söz konusu dönem, el ve beden gücünden makine gücüne doğru büyük bir geçişin başlangıcını ifade etmektedir. Çocukların ve kadınların ellerinin küçük olması, bazı makinelerin kullanımını kolaylaştırmış ve bu durum, çoğu zaman yalnızca onların istihdam edilmesine yol açmıştır. Nitekim dönemin İrlanda’sında iki yaşındaki bir çocuk işçi, günde 14 saat akranlarıyla birlikte çalıştırılmıştır. O günden bugüne çocuklar, sermaye için ucuz ve sınırsız bir emek gücü kaynağı hâline gelmiştir.
Artı değeri maksimize etmeye yarayan çocuk emeği
Çocuk işçiler, yetişkinlere kıyasla daha düşük ücretlerle ve daha uzun çalışma saatleriyle çalıştırılarak kapitalistlerin artı değerini maksimize etmeye hizmet eder. Daha uzun çalışma süreleri, çalışma saatleri içinde emek yoğun çalıştırma ve üretkenliği artırma gibi çeşitli yöntemlerle artı değer yükseltilir. Bu bağlamda çocuk emeği, özellikle uzun saatler boyunca ve düşük ücretlerle çalıştırılarak üretim sürecinde istihdam edilmektedir. Dünden bugüne çocuk işçilerin bu biçimde çalıştırılması arasında önemli bir fark bulunmamaktadır. Örneğin, çocukların üretime dâhil edildiği dönemlerde 12 yaşındaki çocukların tehlikeli dökümhanelerde sabah altıdan gece yarısına kadar çalıştığı, 18 yaşın altındaki çocukların gece vardiyalarında istihdam edildiği ve büyük bir kısmının çalışamaz hâle geldiği, dönemin fabrika raporlarında sıkça rastlanan durumlardandır.
Açgözlü çiftçinin toprağı tüketmesi gibi, kapitalizm de işçinin yaşamını kısaltarak onu tüketir
Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM), eski adıyla Çıraklık Eğitim Merkezleri, 09.12.2016 tarihinde örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınmıştır. Meslek liselerinden farklı olarak bu eğitim merkezleri, ağırlıklı olarak pratik çalışmaya dayalıdır. Ancak bu merkezlerde eğitimden ziyade çocuklar, çoğu zaman yetişkin bir işçi gibi çalıştırılmaktadır.
Son on yılda sağlanan teşviklerle birlikte MESEM’e kayıtlı “öğrenci” sayısı günümüzde 545 bini geçmiştir. Bu kayıtlıların içinde 15-18 yaş arası çocuklar ile 18 yaş üzerindeki yetişkinler bulunmaktadır. Kaç kişinin 15-18 yaş aralığında olduğu yönündeki veriler açıklanmamış olsa da gerek çocukların gerekse yetişkinlerin “meslek öğrenme” adı altında emek sömürüsüne maruz kaldığı, resmi veriler olmasa bile açıkça ortadadır.
19 Haziran 1986 tarihinde kabul edilen 3308 sayılı, eski adıyla Çıraklık ve Mesleki Eğitim, bugünkü adıyla Mesleki Eğitim Kanunu’nun 11. maddesine göre MESEM’de çalışanlar öğrenci statüsünde kabul edilmektedir. Bununla birlikte, işçi sınıfına ait bazı haklara da sahiptirler. Ancak yasa etrafından dolanılarak, fiilen işçilik yapan bireyler öğrenci statüsünde gösterilmekte; kapitalistler bu yolla tam ücret, kıdem tazminatı, tam sigorta primleri ve yasal izin süreleri gibi maliyetlerden kaçınarak MESEM’i bir “ucuz işgücü” kaynağına ve sınırsız bir sömürü aracına dönüştürmektedir.
Sermaye ne kadar emek emerse o kadar uzun yaşar: Emek yağması
Emek yağması, işçi ile işveren arasındaki sözleşmenin ihlali anlamına gelmektedir. Nitekim yasanın etrafından bu şekilde dolanılmasıyla, “meslek öğretimi” adı altında işçi-işveren ilişkisi maskelenmiştir. Aday çırak ve çıraklara, ücret olarak net asgari ücretin en az %30’unun; kalfalara ise net asgari ücretin en az %50’sinin ödenmesi yasal mevzuata bağlanmıştır. Buna rağmen, MESEM kapsamında çalışan çocuklar genel olarak 6.631,41 TL ücret almaktadır.
Her ne kadar haftanın dört günü çalışma öngörülmüş olsa da çocuklar fiilen çoğu zaman haftada beş gün çalışmakta ve okula gidememektedir. Bu ücretlerin büyük bir kısmı, devlet tarafından kapitalistlere teşvik olarak ödenmektedir. Çocuk işçiler, hafta içi ve hafta sonu fazla mesaiye zorlanmakta; okul tatillerinde dahi dinlenme ve gelişim haklarından mahrum bırakılarak kesintisiz bir iş gücü olarak kullanılmaktadır.
Çalıştıkları dört yıl boyunca fiilen tam zamanlı bir işçi gibi üretime katıldıkları hâlde emeklilik primleri ödenmemekte; bu uzun çalışma yılları ne emeklilik gün sayısına ne de sigortalılık başlangıcına dâhil edilmektedir. Bu durum, çocukları asgari ücrete dahi ulaşamayan düşük ücretler ve sıfıra yakın güvencelerle, ucuz ve kolayca kullanılabilir bir “emek havuzu” hâline getirmektedir.
Toplumsal emeğin bir parçası çocuk emeği
Üretim, toplumsal bir süreçtir ve insanın gelişiminde emek temel bir faktördür. Emek, tarihsel olarak doğaya şekil verir; insan, emek süreci içinde doğayı dönüştürürken aynı zamanda kendisini de değiştirir ve yeniden üretir. Bu süreçte doğa ve insan karşılıklı olarak birbirini etkiler ve dönüştürür. İnsan, aklı aracılığıyla ihtiyaçlarını kavrar; ardından emek yoluyla üretir ve ürettiklerini tüketir. Çünkü emeğin yarattığı dönüşüm bireysel değil, kolektif ve toplumsal bir süreç niteliği taşır. İnsan, kendisini toplum aracılığıyla tekrar üretir.
Bu bağlamda çocukların üretken faaliyete katılması ve emek sürecinin bir parçası olması, toplumsal gelişimin temel unsurlarından biridir. Çocuğu üretimden yalıtmak yerine, çocuk emeğini sömürü amacı gütmeden; teori ile pratiğin birlikte yürütüldüğü politeknik bir eğitim aracılığıyla üretim sürecine dâhil etmek, onların dünyayı ve teknik gelişmeleri kavrayan çok yönlü bireyler olarak yetişmelerini sağlar. Ancak kapitalist sistemde bu süreç, tam tersi yönde işlemektedir. Kapitalist üretim biçimi çocuk işçiliğinden beslenir. Kapitalizmde çocuk işçiliğinin yasaklanacağını düşünmek ham hayalden başka bir şey değildir. Bu anlamda çocuk işçilik ile ilgili talepler belirlerken çocuk işçiliğinin varlık koşulunun ortadan kalkmasını talep etmek bugünkü üretim ilişkilerinin geldiği noktada en gerçekleştirilebilir şeydir.
Kaynakça
Karl Marx, Kapital 1. Cilt, Ankara, Sol Yayınları, Mayıs 2011
E-mesem İnternet Sitesi – https://e-mesem.meb.gov.tr/
3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu
