Sadece kasım ayında en az 13 çocuğun iş cinayetlerinde yaşamını yitirmesi, MESEM öğrencisi çocuk işçilerin çalıştırılırken ölmesi, Milli Eğitim Bakanlığının düzenlediği Mesleki Eğitim Zirvesi protestosu sonrası tutuklanan 16 TİP’li genç… Son haftalarda yaşanan bu gelişmeler önemli bir sorunu, çocuk işçiliği meselesini, en azından toplumun duyarlı, vicdanlı kesimi bakımından temel gündemlerden birisi haline getirdi.
Bu sırada geçtiğimiz hafta iki önemli gelişme yaşandı. Bunlardan birisi, İstanbul Tuzla'da 16 yaşındaki bir çocuk, Tuzla tersaneler bölgesinde çalıştığı işyerinde, gece 01.00 sularında tinerle yıkama yaparken çıkan yangın nedeniyle hayatını kaybetti. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisine göre çocuk işçi Alperen Karaçengel bu yıl çalışırken yaşamını yitiren 87'nci çocuk oldu. Karaçengel’in hangi saatte çalışırken öldürüldüğünü not edelim.
Diğer gelişme ise Emek Partisi Milletvekili İskender Bayhan’ın MESEM’de çalışan çocuklarla yapılan anket üzerinden verdiği soru önergesine Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in cevabı oldu. Yanıtta, mesleki eğitim merkezlerinin (MESEM) ve işletmelerin denetlendiği, 2025 yılında uygun olmayan işletmelerle beceri eğitimi sözleşmesi imzalanmadığı iddia edildi.
MESEM’li çocuk işçi sayısı
Yusuf Tekin’in verdiği bilgiye göre bu eğitim yılında 509 bin 85 mesleki eğitim merkezi öğrencisi ile 254 bin 60 mesleki ve teknik anadolu lisesi öğrencisi işletmelerde çalıştırılmaktadır. Bu sayılar MESEM ve teknik liselerde eğitim gören çocuk işçileri kapsamakta olup, akşam liselerinde öğrenim gören veya lise eğitimini tamamlayan çocuk işçiler bu sayılara dahil değildir.
Tekin’in büyük oranda kuru mevzuat tekrarını içeren cevabında yer alan “İşletmede yapılan beceri eğitimi hafta içi günlerinde ve günde 8 saati geçmemek üzere gece saat 22.00’ye kadar yapılmalıdır. Ancak, cumartesi veya pazar günü öğrencinin işletmeye gelmesi isteniyorsa öğrencinin velisinden izin alınması gerekmektedir” kısmı önemli. Beceri eğitimi ile kastedilenin eğitim değil çalışma olduğunu da ekleyerek bu bölümü de not edelim.
‘Çocukları iliğine kadar sömürün’
Not ettiğimiz kısımları hukuk ekseninde ele aldığımızda hem Milli Eğitim Bakanı’nın anlayışını hem de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın işçiler ve çocuk işçiler için ne anlama geldiğini görme şansımız olacak.
Milli Eğitim Bakanı Tekin’in mevzuatı MESEM “öğrencisi” çocuk işçilerin, gece 22.00’ye kadar çalışabileceği şeklinde yorumlaması, aynı zamanda aile onayı ile çocukların hafta sonunda çalıştırılabileceğini söylemesi yasalardaki çocuklar lehine hakları boş verin demektir. Çünkü İş Kanunu’nun 71. Maddesine göre ilköğretimi tamamlamış ve 14 yaşını doldurmuş çocuklar günde 7, haftada 35 saatten fazla çalıştırılamaz. Yasa bu sürenin 15 yaşından büyük çocuklar için günde 8, haftada 40 saate çıkarılabileceğine ilişkin düzenleme içermektedir. Ancak Tekin, daha baştan ve yaş ayrımı dahi yapmaksızın tüm çocukların günde 8 saat çalıştırılabileceğini kabul etmektedir. Bakan, gece 22.00’ye kadar çalışmaya onay vererek, cumartesi ve pazar günleri de aile onayıyla çalışmanın mümkün olduğunu vurgulayarak, haftalık 40 saati dahi aşacak çalışma süresi için çocuk işçi çalıştıran patronları teşvik etmektedir.
Bakanın cevabı, anayasal bir hak olan dinlenme hakkını, İş Kanunu’nda düzenlenen hafta tatili hakkını dahi yok sayacak kadar ileri gitmektedir. Çocuklar için dahi yasal hakları hiçe sayan Bakan “Çocukları iliğine kadar sömürebilirsiniz, eti sizin kemiği benim” mesajı vermektedir.
Gece çalıştırmak yasak ama denetleyen yok
Geçtiğimiz perşembe gecesi İstanbul Tuzla tersaneler bölgesinde 16 yaşındaki bir çocuk işçi, Alperen Karaçengel iş cinayetinde yaşamını yitirdi. Halbuki İş Kanunu’nun 73. Maddesine göre 18 yaşını tamamlamamış çocuk ve genç işçilerin, sanayi işyerlerinde gece çalıştırılması yasaktır. Yasanın bu hükmü keyfe keder uygulanacak veya sözleşmeyle veya aile onayıyla değiştirilebilecek bir düzenleme de değildir; mutlak emredici bir düzenlemedir. Bu yasağı denetleyecek olan ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıdır. Ama görevini yapmayanların hukuki ve siyasi sorumluğu yoksa, düzenleme emredici de olsa hiçbir işe yaramaz, yaramıyor.
Bakanlık, görevini yapmamakta ısrar ediyor. Bu ısrar iş güvenliği önlemlerine, çocuk işçiliğine ilişkin kısıtlamalara tıpkı patronlar gibi maliyet gözüyle bakmak demektir. Olursa olsun, ölürlerse ölsünler, ucuz işçilikle, maliyetler artırılmadan bu çark dönsün demektir.
***
Yazıya çocuk iş cinayetlerinin ortaya çıkardığı duyarlılığa dikkat çekerek başlamıştık. Milli Eğitim Bakanının soru önergesine verdiği cevaplar çocuk sömürüsünden vazgeçilmeyeceğini gösteriyor. Hem de çocukları öldürecek denli alenen ve meydan okurcasına. Çalışma Bakanlığı da denetleme görevini yerine getirmemekte ısrar ederek iş cinayetlerine kapı araladığına göre, meseleyi çözecek özneler çalışırken ölen işçilerin, ölen çocukların sınıfdaşları ve yüreği onlarla atanlar olacak.
