İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresi 2. gününde: 'Çocuk işçiliği bilinçli bir strateji haline getirildi'

TMMOB’un 12. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresi’nde konuşan uzmanlar, çocuk emeğinin artık ‘kaza’ ya da ‘yoksulluk’ sonucu değil, sermaye politikalarının bir parçası olduğunu vurgulanarak, çocuk emeğinin Türkiye kapitalizminin yapısal bir sonucu haline geldiği vurgulandı.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Ankara Temsilcisi Kansu Yıldırım, çocuk işçiliğinin “kötü ekonomi, eğitim ya da istihdam politikalarının değil; bilerek ve isteyerek uygulanan bir sermaye stratejisinin ürünü” olduğunu belirtti. Yıldırım, “Çocuk emeği formalleştiriliyor, yasallaştırılıyor, hukuki altyapısı oluşturuluyor” dedi ve Türkiye ekonomisinin ihracat odaklı büyüme stratejisine dayalı bir sermaye birikim rejimi izlediğini söyledi.

Yıldırım, bu modelin gereği olarak düşük ve orta teknolojili üretime dayalı, ucuz emek gücüyle rekabet eden bir ekonomi yaratıldığını ve çocuk emeği tam da bu modelin en ucuz halkası olduğunu ve çocuk işçiliğinin en çok organize sanayi bölgelerinde (OSB) yoğunlaştığını belirterek “Artık kentle kır bütünleşti, Anadolu küresel fabrikanın atölyesine dönüştü. Çocuk emeğinin yoğunlaştığı bölgeler Marmara, İç Anadolu, Batı Ege, Kuzey Akdeniz ve Güneydoğu. Şanlıurfa, Gaziantep, Konya, Adana, Hatay, Antalya, Mersin, Aksaray, Karaman gibi illerde çocuk emeği üretimin temel taşı haline geldi” dedi.

Yıldırım, özellikle tarım, inşaat, gıda, tekstil, metal, madencilik, ticaret ve taşımacılık sektörlerinde çocuk emeğinin yaygınlaştığını belirtti. “Köy Enstitüleri döneminde eğitim emekle birleşerek insanı özgürleştiriyordu; bugün ise mesleki eğitim adı altında ucuz emek deposu yaratılıyor” ifadelerini kullandı.

“Okulun tasfiyesi, çocuk emeğinin kurumsallaşması”
Panelin bir diğer konuşmacısı Prof. Dr. Adnan Gümüş ise “MESEM: Okulun Tasfiyesi, Resmi Çocuk İşçiliği ve Sömürüsü” başlıklı sunumunda, Milli Eğitim Bakanlığı eliyle yürütülen Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) uygulamasının çocuk işçiliğini kurumsallaştırdığını vurgulayan Gümüş, “Eğitim bir fikir meselesidir, kavram değildir. Çocukları 18 yaş altı işlere sokarak buna ‘eğitim’ diyemezsiniz” dedi.

MESEM öğrenciliği tasfiye eden bir sistem
Gümüş, 2023 yılı itibarıyla 1 milyon 400 bini aşkın çocuğun MESEM kapsamında “çırak” statüsüne geçirildiğini, bunun yaklaşık 400 bininin fiilen çocuk işçi anlamına geldiğini belirtti:

“Bu öğrencilik değil, öğrenciliğin kitlesel tasfiyesidir. Devlet eliyle yürütülen resmi çocuk işçiliğidir. Üstelik bu sistem, kamu kaynaklarını özel sektöre transfer etmenin bir yolu haline gelmiştir.”

Gümüş, MESEM üzerinden sermayeye sağlanan teşviklerin büyüklüğüne dikkat çekerek, “Bir çırak üzerinden firmanın aldığı kamu desteği üçte iki oranında. Yani devlet eliyle ucuz işgücü yaratılıyor. Bu sadece çocuk işçiliği değil, öğretmenliğin, okulun ve kamusal eğitimin tasfiyesidir” dedi.

“Eğitim değil, sömürü düzeni”
Uzmanlar, Türkiye’de eğitim sisteminin üretim ve sermaye politikalarına eklemlendiğini, çocuk emeğinin “öğrenme” adı altında meşrulaştırıldığını vurguladı. Kongrede yapılan değerlendirmelerde, çocuk emeğiyle büyüyen bir ekonominin ancak yoksulluğu, güvencesizliği ve sömürüyü büyüteceği dile getirildi.

Sevim Saylam / Evrensel