Eğitimsiz, korumasız, yalnız: Orman işçisi Tolunay Kocaman neden öldü?

"Tolunay hemen her şeyi kendi kendine yaptı diyebiliriz," diyor Serdar Kocaman. "Küçüklüğünden beri birçok iş yaptı. Telefon almak istiyordu, gitti ortaokulun yazında inşaat işlerinde çalıştı, kazandığı parayla aldı telefonunu. Benim arabam yok mesela, hiç de niyetlenmedim. O araba almak istiyordu -çok severdi arabaları, kendisi çalıştı, çabaladı, aldı."

Abisi, birlikte büyüdükleri köy evinin bahçesinde bu cümlelerle anlatmaya başlıyor Tolunay Kocaman'ı. "Hep çalıştı," diye ekliyor. "Canımı en çok yakan şeylerden biri de o…"

Eskişehir Seyitgazi'de iki hafta önce çıkan yangında beşi gönüllü dokuz kişiyle birlikte hayatını kaybettiğinde de çalışıyordu 27 yaşındaki arazöz şoförü Tolunay. İki aydan kısa bir süre önce Orman Genel Müdürlüğü'nde işe girmiş, on gün önce evlenmiş ve henüz üç gün önce balayından dönmüştü. İlk kez "her şey dahil" tatile gitmiş, yeni evlendiği eşi Burcu tatili biraz uzatmak istese de ülkenin dört bir yanında yangınlar devam ettiği için işe dönmek zorunda kalmıştı.

Tolunay'ın hikâyesi sadece kişisel bir kayıp değil. Onun ve beraberindekilerin ölümü, orman yangınlarına müdahalede yıllardır giderilmeyen yapısal eksikleri yeniden göz önüne seriyor: Deneyimsiz ve eğitimsiz işçilerin sahaya sürülmesi, koruyucu ekipman eksikliği, kamu kurumlarındaki denetimsizlik ve görevlendirme hataları gibi yapısal açıklar…

Coğrafya öğretmeni Serdar Kocaman'a göre kardeşinin ölümü kader değil, önlenebilir bir zincirin son halkası. "Tolunay şehit olmasaydı da zaten cennete giderdi," diyor. "O kadar iyi bir insandı ki… Bizim derdimiz onu kahraman yapmak değil, başka kimsenin bu şekilde ölmemesi."

Akdeniz iklim kuşağında yer alan Türkiye haftalardır yangınlarla kavruluyor. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın Temmuz ayı sonunda katıldığı bir programda yaptığı açıklamaya göre 2025'in ilk yedi ayında ülkede 4.477 yangın çıktı. Avrupa Orman Yangını Bilgi Sistemi (EFFIS) verileri de bu yangınlarda 95 bin hektardan fazla alanın yandığını gösteriyor.

Öte yandan yangınlarda altısı orman işçisi olmak üzere en az on yedi kişi de hayatını kaybetti. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Seyitgazi yangınında ölenlerin "aniden değişen rüzgarın alevleri onlara çevirmesinin" ardından hayatını kaybettiğini açıklarken yangında kardeşini kaybeden Kocaman ise sorunun bundan daha derin olduğunu düşünüyor.

"Tolunay eğitim almayacak mısınız siz?"
Kardeşinin işe başlamasından sonra Seyitgazi bölgesindeki çeşitli yangınlarda görevlendirildiğini, bir ay sonra da ilk kez şehir dışına, Manisa'ya gönderildiğini, hatta burada zehirlenerek hastaneye kaldırıldığını anlatan Kocaman, o zamanki en büyük şaşkınlığının kardeşinin herhangi bir eğitim almaksızın göreve gönderilmesi olduğunu söylüyor.

"Düzgün eğitim almadıklarına bizzat ben tanığım" diyor Kocaman.

Kocaman'ın ve kardeşiyle aynı dönemde işe başlayan diğer işçiler ile ailelerinin verdiği bilgiye göre, Mayıs ayı sonunda işe alınan orman işçileri sunum üzerinden anlatılan yaklaşık bir saatlik iş güvenliği eğitiminden geçirilmiş, işçilerin bir kısmına da "birkaç defa hortumları nasıl açacakları, nasıl toplayacakları" anlatılmış. Tolunay şoför olduğu için o eğitimden muafmış, hatta abisi bu duruma itiraz edip sormuş: Ya Tolunay eğitim almayacak mısınız siz? Bir şeyler öğretmeyecekler mi, göstermeyecekler mi?

Öğretmemişler, göstermemişler.

Tolunay'ın üzerinde kendi kıyafetleri…
Dahası, abisinin iddiasına göre Tolunay'a herhangi bir koruyucu kıyafet de sağlanmamış. Baba Hüseyin Kocaman da köyleri Kümbet'e birkaç kilometre mesafedeki son yangında görevlendirilmesinin ardından Tolunay'ın eve gelerek asker botlarını aldığını anlatıyor. "Baba yerler çok sıcak, ayaklarım yanıyor" demiş. "Bunları alayım da korusun biraz."

Yangınlarda görev yaparken çektirdiği fotoğraflarında da kardeşinin üzerinde kendi kıyafetleri olduğunu söylüyor abisi:

"Manisa'daki yangından fotoğraf paylaşmıştı. Kendi normal kıyafetleriyle birlikte. O zaman da söylemiştim: Ya oğlum size kıyafet vermediler mi? Böyle gidilmez yangına. İtfaiyenin nasıl giyindiğini, kuşandığını biliyoruz. Başınıza ne geleceği hiç belli olmaz."

Orman Genel Müdürlüğü'nden 31 Temmuz tarihinde yapılan açıklamada, "orman yangınlarına müdahalede görevli tüm personelde yanmaya dayanıklı elbiseler bulunduğu" iddia edilse de yangından kurtulanların yer aldığı görüntülerde işçilerin üzerinde herhangi bir koruyucu kıyafet olmadığı görülüyordu. Kocaman, kardeşinin ölümünün ardından kendilerini ziyaret eden yetkililerin bu konuda çelişkili açıklamalar yaptığını söylüyor. Kocaman'a gerekli kıyafetlerin verildiği ancak işçilerin bu kıyafetleri giymediği iddia edilmiş.

"Herhangi bir asker benim bu teçhizatım çok ağır deyip göreve giderken almamazlık yapabilir mi" diye soruyor Kocaman. "Giymiyorsa da giydirmek kimin sorumluluğunda? Giymiyorsa diyeceksin ki kardeşim sen burada çalışamazsın. Bu, kişiye bırakılabilecek bir durum değil. Bunu nasıl savunma olarak kullanıyorlar anlamış değilim."

"Neden bu insanlar daha erken işe alınıp eğitime tabi tutulmadılar?"
Tolunay'ın birlikte görev yaptığı işçiler de kendilerine kıyafet ve teçhizat verilmediğini teyit ediyor. Kocaman, kardeşinin bazı arkadaşlarına gaz maskeleri olup olmadığını, bu konuda eğitim alıp almadıklarını da sormuş. Hepsinin yanıtı olumsuz olmuş. "Çocuklar hayatlarında gaz maskesi görmemiş" diyor Kocaman:

"Şu bizim pandemide kullandığımız maskelerden vardı birkaç fotoğrafında Tolunay'ın. Bunlar mı kurtaracaktı onları? Bir de şöyle bir şey var. Tolunay'a verilecekmiş kıyafet, ‘kalmamış'. Kalmamış ne demek? Senin kaç kişiyi işe aldığın belli değil mi? ‘Ayağına ayakkabısı olmamış'. Olmamış ne ya? 43 giyiyor Tolunay, en standart ayakkabı numaralarından bir tanesi. 47-48 giymiyor ki bulunamayacak bir numara olsun."

Kocaman, bir zamanlar kardeşine sorduğu soruları, artık yetkililere yöneltiyor. En merak ettiği konulardan biri de kardeşiyle birlikte göreve başlayan ormancıların neden işe bu kadar geç alındığı. "Yangın sezonunun ne zaman başladığını üç aşağı beş yukarı hepimiz biliyoruz" diyor. "Peki bu insanlar neden en geç Ocak ayında işe alınıp da 5-6 aylık bir eğitime tabi tutulmadılar?"

Çalışmayan kurtarma butonu
Tolunay'ın hayatını kaybettiği yangında alevlerin arasında kalan ve kayaların arasına sığınarak kurtulmayı başaran ormancılardan birinin 15 yıllık deneyimi olduğunu anlatan Kocaman'ın bir diğer iddiası kardeşinin görev yaptığı arazözle ilgili:

"Arazözlerde bir kurtarma butonu oluyormuş. O kurtulanlar basmışlar, çalışmış. Aracın etrafını suluyormuş, öyle kurtulmuşlar biraz da. Ama Tolunayların arazözünde kurtarma butonu da çalışmamış. Abi kaç defa bastık diyor yanındaki arkadaşı…"

Kocaman'ın anlatımına göre Tolunay ve aynı zamanda göreve başladıkları meslektaşı bunun ardından arazözü terk edip kaçmaya başlamışlar, ancak yine aynı yangında hayatını kaybeden dozer operatörü Eyüp Dereli arkalarından seslenip arazözü yoldan çekmelerini, kendisinin yolu açabileceğini söylemiş. Tolunay da bunun üzerine yanındaki arkadaşını bırakıp yolu açmak için geri dönmüş.

"Sen bekle burada, ben arazözü döndürüp geleyim demiş" diye anlatırken zorlanıyor Kocaman:

"Arazöz orada taşa ya da kayaya çıkıyor, görüntülerde de var. Sıkışıp kalıyor ve çıkartamıyor Tolunay. İnip tekrar seslenmiş arkadaşına. Kaçtın mı demiş; kaç sen, ben geliyorum, arkandayım. Ama sonra alevler gelmiş…"

"Kardeşim güçlü kuvvetli bir adam, kaçıp kurtulmuştur dedim…"
Tüm bu ihmaller zincirinin yaşanabileceği, Tolunay'ın işe alındığı haberini 29 Mayıs'ta aldıklarında ailenin aklına bile gelmemişti. Tolunay, uzun yıllardır asgari ücretten biraz fazla bir maaş karşılığında bir pencere firmasının teslimatlarını yapıyor, ailesi de uzun yola gittiği, uykusuz kalıp kaza yapabileceği için endişeleniyormuş. "Çok mutlu olduk ormanda işe girdiği haberi gelince" diyor Kocaman:

"Endişeleniyorduk diğer tarafta, buraya girince maaşı yükseldi. Üç yıldır düğün yapmak için uğraşıyordu. Eşyalarını aldı, onların ödemeleri vardı. Kız arkadaşının ailesinin de desteğiyle 1+1 bir ev almışlardı, sonra onu 2+1'e döndürdüler, onun kredilerini ödemeye çalışıyordu. Maaşı yükseleceği için çok mutlu olmuştuk. Hatta ben diyordum ki, Tolunay yangın sezonunda biraz zorlanırsın, uğraşırsın ama kışın ormanda ne iş olabilir ki? Bütün aile, hepimiz çok mutlu olmuştuk."

Kocamanlar birbirleriyle sık sık haberleşen, farklı şehirlerde, ilçelerde yaşasalar da birbirleriyle hep iletişimde olan bir aileymiş. Tolunay'a ulaşılamadığı haberini aldığında da ilk başlarda çok endişelenmemiş Kocaman. Gün içinde konuşmuşlar kardeşiyle -telefonun çekmediği yerlerde olduğu için mesajla. Çalıştıkları bölgede yangını kontrol altına aldıklarını anlatmış Tolunay saat 11.00 gibi, sonrasında ise başka bir bölgeye yönlendirildiklerini -hayatlarını kaybettikleri bölgeye.

"Kardeşim güçlü kuvvetli bir adam, kaçmıştır dedim, bir şey olmaz" diye hatırlıyor 23 Temmuz'da yaşadıklarını Kocaman:

"Ölüm belgesini Ankara'da bir sonraki gün iki küsürde verdiler -üçtü belki, üç buçuktu bilmiyorum, hatırlamıyorum. O ana kadar inanmak istemedim. İnsan sürekli kendini ikna etmeye, umut etmeye çalışıyor. Tolunay'ın hiç yanından ayırmadığı bir çakısı vardı, üzerinde ismi soyismi yazıyordu. Savcıların yanına girdiğimde bile dedim olabilir, belki düşürmüştür, öyle bulmuşlardır. Sonra belgeyi gördüm, orada yazıyordu yüzde 99.9 eşleşmiştir diye…"

"Şehit olmasaydı da cennete giderdi kardeşim zaten"
Kocaman'ın kardeşinin ölümüne inanmak istemediği saatlerde Tolunay'ın ve diğer dokuz kişinin isimleri çoktan kamuoyuyla paylaşılmıştı. Tolunay'ın adının duyurulmasıyla birlikte siyasetçiler ve kamu görevlileri sosyal medyada "şehitlerimize Allah'tan rahmet" mesajları yazıyor, yangında hayatını kaybedenler için taziye dileklerinde bulunuyordu.

"Bize en çok söylenen şeylerden bir tanesi şu" diyor Kocaman: "Şehit oldu, cenneti garantiledi."

"Benim kardeşimi tanıyan biri şehit olmasaydı da cennete gideceğini söylerdi zaten. Öyle pırıl pırıl, güler yüzlü, hiç kimse hakkında kötü bir niyeti, düşüncesi olmayan bir insandı. Ben biraz aksiyimdir mesela, geçimsizimdir, asık suratlıyımdır. Benim tam tersimdi Tolunay. Herkese hemen gülen, gülümseyen, herkesle anlaşan bir insandı. Şehit olmasaydı da cennete giderdi kardeşim."

"Bir şeyler değişirse biz mutlu oluruz, vesile olduk, bu acıyı boşuna yaşamadık, boşuna çekmedik deriz"
Ne kardeşine şehitlik payesi verilmesinin ona ya da kendilerine bir şey katacağına inanıyor Kocaman ne de kahramanlaştırılmasının. Onlar zaten kardeşleriyle, oğullarıyla gurur duyuyorlar ve ne olursa olsun geri gelmeyeceğini, bu acının hiçbir zaman azalmayacağını biliyorlar, azalmasını da istemiyorlar. Ama 27 yaşında kaybettikleri kardeşlerinin bir şekilde başkaları için, bu ülke için bir şeyleri değiştirebileceğine inanmak istiyorlar.

Babaları, dedelerinin ölümünün ardından işleri devralmak için köye dönmüş Kocaman küçükken. Üç kardeş toprak damlı, yağmur ya da kar yağınca çatısı akan, kontrplakların arasında farelerin gezdiği, bu sebepten de küçükken arkadaşlarını çağırmaya utandıkları bir köy evinde büyümüşler. Şimdiye kadar ne bir cemaatten ne bir partiden medet ummuşlar.

"Biz de bilirdik cemaatlere gidip sizin yurdunuzda okuyalım, partilere gidip sizin sayenizde işe girelim demeyi" diyor Kocaman, o toprak damlı evin bahçesinde:

"Biz kimseye muhtaç olmadan kendi çalışmamızla, kendi emeğimizle bir şeyler yapmaya çalıştık. Hiç kimse diyemez Hüseyin'in oğulları şuna yanaştığı için bu noktaya geldi, bunu yaptığı için şunu yaptı diye."

O sebepten de kendilerine "sizin için ne yapabiliriz" diyenlerden hiçbir beklentisi yok ama Türkiye'nin iyi insanlarından var. Ne kadar acı çekse de Kocaman, hâlâ Türkiye'de iyi insanlar olduğuna inanıyor. Tolunay'ı ölümüyle değil ancak ölümünden sonra diğerleri, bizler için değiştirebilecekleriyle kahramanlaştırmak istiyor. Ona göre yaşananlardan çıkarılacak ders aslında çok basit:

"Biz Atatürk'ü çok severiz, bizim tek ışığımız odur. Tolunay'ın da bir tane fotoğrafı var, Anıtkabir'in önünde, Atamızı işaret ediyor. Onların bize gösterdiği bir hedef var, muasır medeniyetler seviyesi. Biz o seviyeye ulaşmak zorundayız. Diğer ülkeler ne yapıyor bakmalıyız, alınabilecek önlemleri, alınabilecek tedbirleri, verilebilecek eğitimleri o seviyeye çekmeliyiz.

Gerekli ekipmanlar, gerekli eğitim, gerekli teçhizat alınırsa, insanlar bu konuda gerçekten bilinçlendirilirse biz bununla mutlu oluruz. Bir şeylerin değişmesine vesile olduk, bu acıyı boşuna yaşamadık, boşuna çekmedik deriz. Sizin için ne yapabiliriz diyen insanlardan ricam şu: Bu olay gündemde tutulmalı; diğer insanlar için, diğer işçiler için…"

T24 bu haberde yer verilen iddialar ve olaylara ilişkin soruları Tarım ve Orman Bakanlığı'na resmi yollarla yazılı olarak iletti. Bakanlık, soruları alacağını belirtti ancak yayın saatine kadar bir açıklama yapılmadı. Bakanlık yetkililerinden gelecek olası yanıtlar kamuoyuyla ayrıca paylaşılacaktır.

Bakanlığa yöneltilen sorular şunlardı:

Tolunay Kocaman ve aynı tarihte göreve başlayan diğer işçiler hangi eğitimleri aldı?
Yangınlarda görev yapan işçilere hangi koruyucu kıyafet ve teçhizatlar sağlandı? Hayatını kaybeden işçilerin gaz maskesi, yangın eğitimi gibi temel güvenlik gerekliliklerinden haberdar olup olmadığı kontrol edildi mi?
Tolunay Kocaman'ın görev yaptığı arazözde yer alan kurtarma sistemleri çalışır durumda mıydı?
Orman işçileri neden yangın sezonuna bu kadar kısa süre kala işe alındı?
Orman işçilerinin çalışma şartları nasıl düzenleniyor?
Yaşananların ardından Bakanlık tarafından başlatılan herhangi bir idari inceleme ya da soruşturma var mı? Varsa bu soruşturmanın kapsamı nedir?

Gonca Tokyol / T24