İş Güvenliği Uzmanı günah keçisi olmasın, peki nasıl? - Deniz İpek

Önceki hafta İş Sağlığı ve Güvenliği Çalışanları Sendikası (İSGSEN) ve üyeleri, Ankara Ulus Meydanı’nda toplanarak yaşanan iş kazalarında iş güvenliği uzmanlarının haksız yere yargılanmasına tepki göstermek üzere, baretlerini yere bırakarak durumu protesto etti. Fakat bu eylemde söz alan sendika genel başkanının basına olan demeçleri iş sağlığı ve güvenliği alanındaki örgütlenme sorununun daha çok farklı noktalarda tartışılmasına yol açtı. Röportajda muhabirin bazı sorularına yanıt olarak verilen ve yanlış anlaşılmaya çok müsait olan bazı ifadeler, ulusal bir TV kanalı tarafından “İş güvenliği uzmanlarının sorumluluğu işverene yüklerken kurdukları cümleler kan dondurucuydu... Görmezden geliyoruz itirafı... İş güvenliği uzmanları işlerini kaybetmemek için işverenin baskısına boyun eğiyor... İş güvenliği uzmanları sorumluluğu işverene attı...” şeklinde izleyicilere aktarıldı.

Bunun üzerine çeşitli dijital medya araçlarında, iş güvenliği uzmanlarının çalıştığı ‘ortak sağlık ve güvenlik birimlerinde’ (OSGB) ve adı “Kırmızı Baret Platformu” olan iş güvenliği uzmanlarının bir tartışma platformunda çokça tartışmalar yapıldı. Ulusal bir TV kanalının haberi iş güvenliği uzmanlarının kamuoyu nezdindeki algısını olumsuz yönde etkileyecek mahiyette vermesi ve demeci veren sendika başkanının yanlış anlaşılmaya müsait açıklamaları üzerine alandaki örgütlenmeye ilişkin tartışma yürütmekte fayda var.

İSG HİZMETLERİNİN PİYASALAŞTIRILMASI
Hemen, her iş kazasından sonra, ‘kırmızı baret’ taktıkları için dikkatleri üzerine toplayan iş güvenliği uzmanları gözaltına alınıp tutuklu yargılama süreçleriyle karşılaşabiliyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması öncelikle patronun görevidir. Ancak, 6331 sayılı Yasa ile getirilen sistemde bu görev patrondan çok iş güvenliği uzmanları ve hekimlerden beklenir hale gelmiştir. 6331 sayılı Yasa’daki diğer düzenlemeler gibi, uzman ve hekimlere ilişkin düzenlemeler yalnızca patron çıkarlarını gözetiyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin piyasalaştırılması, yaşanan sorunların en temel kaynağı. Patronların önlem alma yükümlülüğü ve devletin denetim görevini gözetmeden, sorumluluğun iş güvenliği uzmanları, iş yeri hekimleri ve çalışanlarda olduğu anlayışı, patronların umursamazlığını artıran bir anlayıştır. İş yeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının görevlerinin rehberlik olduğu gerçeğini görmekle birlikte yaptıkları tespitler, saptadıkları gereklilik ve öneriler yerine getirilmeden iş kazası ve meslek hastalıklarından sorumlu tutulmaları ve belgelerinin askıya alınması, gerçeklerle bağdaşmıyor. İş yeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının mesleki bağımsızlıkları ve iş güvenceleri korunmalı. Bakanlık kamusal denetim yükümlülüklerini yerine getirmeli.

SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER İŞ KOLU
Hükümet işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinde maliyeti en aza düşürmek için yapılanları yeterli görmedi. Bu hizmetleri patronların paket olarak piyasadan satın alması için, bu hizmetleri verecek donanım ve personele sahip kuruluşlar olan OSGB’ler kuruldu. OSGB’ler kendi maliyetlerini en aza indirecek bir iş organizasyonu ile kendileri başlı başına bir sorun olarak çalışma yaşamında varlıklarına devam ediyorlar. OSGB’ler 11 Ağustos 2023 tarihli tebliğle 17 No’lu sağlık ve sosyal hizmetler iş koluna alındı. Fakat OSGB’lerin çoğunluğu halen önceden bir iş kolu tanımı olmadığı için “ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar” iş kolunda. Sağlık ve sosyal hizmetler iş kolunda 683 bin 766 çalışan var. İş kolunda 18 sendika var. İş kolu barajını geçen sendika sayısı 2: Sağlık İş, Öz Sağlık-İş.

CEZA KORKUSUYLA ÇALIŞMAYA DEVAM

İş güvenliği uzmanları homojen bir topluluk değil. Ülkedeki bütün ekonomik, siyasal, sınıfsal çelişki ve farklılıklar iş güvenliği uzmanları için de geçerlidir. Tüm iş güvenliği uzmanları için aynı sorunlardan ve aynı çözüm önerilerinden söz etmek mümkün değildir. Örneğin bazı iş güvenliği uzmanları OSGB sahibi iken, diğerleri bu OSGB’lerde düşük ücretlerle, bazen anlaşılmış olan ücreti bile ödenmeden, aşırı iş yüküyle, iş yerlerindeki İSİG sorunlarını görmezden gelme baskısı altında çalışıyor. Uzmanların küçük bir kısmı önerilerinin yerine getirildiği iş yerlerinde çalışır ve sistemin nasıl daha iyileştirileceğine kafa yorarken, çok büyük bölümü iş yerlerinin maddi nedenlerle yerine getirmediği eksiklerin oluşturduğu risk altında, bakanlığa bildirim yapıp yapmama ikileminde, bu eksikliklerden kaynaklı yaralanma veya ölüm olursa karşı karşıya kalacağı ceza korkusuyla çalışmaya devam ediyor.

ANGARYA VE GÖREV TANIMI DIŞI İŞ YÜKÜ
6331 sayılı Yasa ile piyasalaşan, -mış gibi yapılan hizmetler, bakarsak; OSGB, gezici (mobil) sağlık hizmetleri/OSGB, basit tıbbi laboratuvar hizmetleri, sabit tıbbi tetkik mekanı (poliklinik), iş hijyen laboratuvar, mühendislik periyodik kontrol ve ölçümleri, iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanlığı, diğer sağlık personeli, eğitim kurumları, mesleki yeterlilik kurumları, kamu adına yapılan bazı kısıtlı hizmetler...

Tüm bu alanlarda kısmi çalışma yaygın. Doğrudan iş yerinde firma bünyesinde sigortalı çalışan iş güvenliği uzmanları da var, birden fazla iş yerinde çalışma da yaygın. OSGB’lerde iş yeri hekimleriyle iş güvenliği uzmanlarının birlikte örgütlenmeye çalışması daha zor görünüyor, çoğu iş yeri hekimi en az iki iş yerinde çalışıyor. Odalaşma tartışması cılız, yıllık 10 milyon cirolu bir OSGB’de yıllık işçi ücretleri 2.5 milyon civarında. Angarya ve görev tanımı dışı iş yükü iş güvenliği uzmanlarında bir hayli fazla, yani artı değer sömürüsü: Şoförlük, muhasebe, pazarlama ve satış, fatura dağıtımı, tahsilat, ilaç reçetesi, yolda geçen süreler, esnek ve kuralsız çalışma…

İSTENMEYEN KİŞİ
Mevcut örgütlenme çabaları iş güvenliği uzmanlarının küçük bir kısmını kapsıyor. Uzmanların büyük kısmı gerek kendi sorunlarını gerekse de işlerinin sorumluluklarını yerine getirebilecek şekilde yapamamaktan duydukları rahatsızlıklarını yakınmalar olarak ifade etmekte ancak bu konuda çaba içine girmiyorlar. “Biz sorunları söyleyelim, birileri bizi duysun ve sorunlarımızı çözsün” beklentisi yaygın. Gündelik hayatta iş güvenliği uzmanları, patronlar ve devlet karşısında zayıf. Çare de çoğunlukla işçilere karşı sorumlulukların yerine getirilmemesinde bulunuyor. Bu aynı zamanda mesleki, bilimsel ve ahlaki sorumluluğun yerine getirilmemesidir. Ceza korkusunun, meselelere giderek daha fazla patron merkezli bakış açısına dönüştüğü gerçek. İş yerlerindeki çalışma ortamı, çalışma temposu gibi eksikler yerine işçilerin kusurlarını merkeze alan bir İSİG algısı beslendiğini söyleyebiliriz. İş yerine maliyet getirse de işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin en azından yasa ve yönetmeliklere uygun yapılmasını savunan, işini gerektiği gibi yapmaya çalışan iş güvenliği uzmanları, iş yeri hekimleri istenmeyen kişi ilan edilip dışlanıyorlar.

SENDİKALAŞMAYI DAHA YAYGIN OLARAK TARTIŞMALI
Sendikalaşma ne getirecek peki? Sendikalar üyelerine ve ücretli emekçilerin yaşamlarına bireysel, iş yeri, iş kolu ve ülke düzeyinde etkide bulunur. İş yeri düzeyinde: Sendikaların en fazla bilinen ve sendikalaşmayı teşvik eden özelliği iş yerleriyle yapılan toplu iş sözleşmeleri (TİS) ve protokoller yoluyla ücretlerin artması, sosyal hakların geliştirilmesi, çalışma şartlarının (çalışma süreleri, izinler vd.) iyileştirilmesidir. Ancak etkisi bunlarla sınırlı değildir: İş güvencesinin artırılması, İSİG konusunda ilerleme sağlanması, iş yeri yönetimine kısmi de olsa katılım sağlanması. İş yerinde yaşanan sorunlar konusunda üyelerine hukuksal destek sağlanması. İş güvenliği uzmanları: Kendi ekonomik ve sosyal hakları için, çalışanlarla birlikte sağlık ve güvenliğini sağlandığı çalışma ortamı için, iş güvenliği uzmanları sendikalaşmayı daha yaygın olarak tartışmalı ve artık adım atmalı.

Evrensel