Bilerek ölüme gönderiyorlar - Yadigar Aygün

İş cinayetleri her geçen gün artıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin yayınladığı rapora göre, 2019’da en az bin 736, 2018’de bin 923 işçi, 2017’de 2 bin 6 işçi, 2016’da bin 970 işçi, 2015’te ise bin 730 işçi iş cinayetinde hayatını kaybetti. Yaşamını yitirenler arasında çocuk ve mülteci işçiler de bulunuyor. İş cinayetlerinde yaşanan ölümler ise en çok inşaat, tarım, taşımacılık, ticaret/büro, belediye/genel işler, metal, madencilik, tekstil/deri, gıda ve konaklama/eğlence işkollarında oluyor. Bütün işkollarında ölümlerin ana gövdesini ise yine mevsimlik, taşeron ve yevmiyeli çalışan güvencesiz işçiler oluşturuyor. İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasası olmasına rağmen iş cinayetlerinde yaşamını yitirenlerinin aileleri mahkemelerde yıllarca adalet mücadelesi veriyor. Açılan davalar ya patronlar lehine sonuçlanıyor ya da yıllarca devam ediyor. Özellikle AKP döneminde Soma Katliamı, Ermenek maden faciası, Davutpaşa Patlaması ve işçi mezarlığına dönen 3. Havalimanı yapımında iş güvenliği önlemleri alınmadığı için pek çok işçi hayatını kaybetti. İş cinayetleri hakkında değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, AKP döneminde iş cinayetlerinin arttığına dikkat çekti.

Emekçinin canının kıymeti yok

İSİG Meclisi İstanbul Gönüllüsü Saniye Kesici, AKP döneminde iş cinayetlerinin giderek arttığına ve AKP’nin iş cinayetlerine karşı emekçinin yanında değil sermayenin yanında yer aldığını belirtti. Kesici, “Bu iktidar döneminde özellikle işçilerin canının hiçbir kıymeti yok. Ekonomik kriz, patronların rant ve daha fazla kâr hırsı, neo-liberal politikaların getirdiği işyerlerindeki örgütsüzlük sonucu olarak bugün binlerce işçinin iş cinayetinden öldüğüne tanık oluyoruz” dedi.

‘İntihar değil cinayet’

İşçilerin ağır çalışma koşulları, uzun saat çalışma süreleri gibi nedenlerden kaynaklı olarak giderek yıprandığını ve bunların işçi intiharlarına sebep olduğunu belirten Kesici, işçi intiharlarının iş cinayetleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Kesici, “Bu yıl iş cinayeti sayısının geçen yıla göre azalmasının sebebi ekonomik krizden kaynaklı olarak sermayenin o sektörlerde yoğunlaşamadığından kaynaklanıyor. En fazla iş cinayeti inşaat sektöründe yaşanırken sermaye alanı daraldığı için bu rakam düştü. Bu sektörlerde iş cinayeti azalsa da çalışma saatlerinin artması olarak karşımıza çıkıyor. Biz öncesinde kalp krizleri ve işyeri intiharlarını çok fazla konuşmazken günümüzde bunları konuşur olduk. Kriz, esnek ve güvencesiz çalışma, kötü çalışma koşullarına baktığımızda mobbing, psikolojik şiddet, taciz ve cinsel şiddet sayısının artması olarak karşımıza çıkıyor” diye konuştu.

‘En basit önlemler alınmıyor’

Ekonomik kriz ile birlikte maliyet kısıtlamasına gidildiğinden en basit güvenlik önlemlerinin dahi alınmadığını belirten Kesici, “Servis kazalarındaki ölümler halen aynı çünkü hiçbir önlem alınmıyor. Patronlar, ‘zaten kriz var’ diyerek en ucuz maliyetle işçi çalıştırıyor. Ekonomik kriz işçileri bedenini yakma eylemine kadar götürüyor” dedi.

‘Kan parasıyla üzeri örtülüyor’

İş cinayetlerinin önlenmesinde cezai yaptırımların önemine değinen Kesici, “Patronların, Avrupa’da iş cinayetlerinde ceza yaptırımı, tazminat rakamları çok yüksek olduğu için iş güvenliğini ve önlemlerini alamama gibi lüksü yok. Türkiye’de ve gelişmekte olan ülkelerde gerekli cezai yaptırımlar olmadığı için bu çark aynı şekilde devam ediyor. Cezai yaptırım işletmelerde çalışan İş Güvenliği (İSG) uzmanlarına kesiliyor. Hâlbuki asıl sorumluluk devlet ile birlikte patronların sorumluluğunda olmalıdır. Patronlar, taksitli ölüm cezalarını 24 aya 36 aya bölünen cezalarla kapatabiliyor. Kan parasıyla iş cinayetlerinin üzerini örtebiliyorlar. Dolayısıyla yasa da ölümün telafisi olduğu için, patronları koruyor” diye konuştu.

İşten atmakla korkutuyorlar

İSİG Meclisi Genel Koordinatörü Murat Çakır da, ekonomik kriz ile birlikte işçilerin giderek yoksullaştığını vurguladı. Kriz ile birlikte işçi intiharlarının artığını dile getiren Çakır, “Kriz ile birlikte üç vardiya çalışan fabrikalar iki vardiya çalışmaya başladı. İşçi intiharları ve kalp krizinden ölen işçilerinin artması ekonomik krizden kaynaklı olarak işçilerin daha fazla çalıştığını gösteren olgular. Sermaye güçleri ekonomik kriz var diyerek işçileri işten atmakla korkutuyor. İşyerlerindeki baskılar artmış bir durumda” dedi.

Baskılar artıyor

Çakır, iş cinayetlerinde iktidarın denetim yapmadığının gerekli önlemleri almadığının altını çizdi. İş cinayetlerinin demokrasiyle paralel olarak artıp azaldığına dikkat çeken Çakır, “Yasalar uygulanmıyor. Seçilmiş belediyelere bile kayyum atandı. Türkiye’de grevler yasaklanıyor. İşçi eylemlerine izin verilmiyor. Yaptığımız basın açıklamasına bile artık izin verilmiyor. Bir işyerinde işçi sağlığı güvenliği temsilcisi şu sorun var dediği için işten atılıyor” diye konuştu.

‘Ölümüne çalıştırılıyorlar’

HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu ise AKP’nin özelleştirme politikalarının sonucu olarak işçilerin esnek ve güvencesiz çalışma koşullarına mahkûm edildiğini vurguladı. Piroğlu, “AKP, esnek çalışmanın bütün kurallarını kayıtsız bir şekilde uygulayan hale geldi. Özelleştirme ve esnek çalışma işçi sınıfının bütün kazanılmış haklarına yönelik oldu. Güvencesiz çalışma aslında taşeron çalışmadır. Taşeron çalışma iş cinayetlerinin en temel sebebi olarak önümüze çıkmaktadır. Taşeron işçiler, güvencesizdir, örgütsüzdür ve dağınıktır. İşçiler ölümüne düşük ücretle işsizlik tehdidi altında çalışmaya zorlanıyor” diye belirtti.

‘Yargılanan bir patron yok’

Piroğlu, AKP’nin bir grup azınlığı zengin ederken insanları açlığa ve sefalete mahkûm ettiğini söyledi. Piroğlu, “Bir grup azınlık zenginlik içinde yaşarken 70 milyon insan aç kalmamak adına her çeşit işi her çeşit koşulda yapmak zorunda kalıyor. İş cinayetlerine kaza, kader, fıtrat deme şansına sahip değiliz. Bilerek göz göre göre yapılan cinayetlerdir. İş cinayetleri ve iş kazalarından sonra mahkeme süreçlerinde iktidarın emrindeki adalet mekanizması ne yazık ki patronları olabildiğince korurken, bütün fatura işçilere ve İSG uzmanlarına çıkarılıyor. Şimdiye kadar iş cinayetlerinde yargılanan cezalandırılan bir tane çok zengin bir patron yoktur” dedi. Piroğlu, “AKP temel politikalarıyla, yürüttüğü uygulamalarıyla ve perspektifiyle işçi sınıfına karşı burjuvazinin yanında duruş sergilemektedir. AKP işçi düşmanıdır” diye belirtti.

‘Savaş bilançosu gibi’

Her yıl açıklanan iş cinayetleri rakamlarını savaş bilançosu olarak adlandıran DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Kanber Saygılı da, “Alınmayan tedbirlere itiraz edilmediği sürece işçi kıyımı ile karşı karşıyayız. İşçi sesini çıkaramıyor. Göz göre göre işçiler ölüme sevk ediliyor” dedi. AKP iktidara geldiğinden itibaren 25 bin işçinin iş cinayetinde yaşamını kaybettiğini söyleyen Saygılı, “Patronların elini güçlendiren bir politika izleniyor. İş cinayetlerinde patronlar kadar birinci derecede AKP de sorumludur. Siyasal iktidar, yargı tarafından patronlar cesaretlendiriliyor. Soma’da 301 madenci yaşamını yitirdi. Her işçi arkadaşımız için 5 gün hapis yattı. Maden işletme ruhsatı iptal edilmedi. AKP, çıkarmış olduğu yasaları uygulamayanlara, denetim yapmayanlara karşı hiçbir sorumluluk içerisinde görmüyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliği ne siyasal iktidarın ne de patronların vicdanına, inisiyatifine bırakılamaz” diye konuştu.

‘Ortak mücadele etmeliyiz’İş cinayetlerine karşı ortak mücadele etmek gerektiğinin altını çizen Saygılı, “İş cinayetlerine zemin hazırlayan ortamı kaldırmak için ciddi bir mücadele etmek gerekiyor. Sendikal güvenceli durumda olan işçilerin ölen işçilerin haklarına sahip çıkması gerekiyor. İş cinayetlerini önleyebiliriz. 2008 yılında tershanelerde işçiler iş cinayetlerine kurban gidiyorlardı. Bu süreçte iki kere yaşam hakkı için grev yaptık. Bu grevlerden sonra tersanelerde iş cinayetleri ciddi şekilde önlendi” dedi.
İş cinayetlerinin önlenmesi için acil taleplerCezai yaptırımlar yüksek olmalı,İş cinayetlerinde sorumluların yargılanması,İş cinayetlerine karşı ortak mücadele yürütmek,İşçi Sağlığı ve Güvenliği tedbirlerinin alınması ve denetlenmesi,
Grevler, toplantılar, basın açıklamaları gibi yasakların kaldırılması,

Sendikal örgütlenme üzerindeki baskılar sona erdirilmeli,

İşçilere iş tanımı dışında işlerin yaptırılmaması,

Mesai saatlerinin uzun olmaması,

Taşeron işçiliğin kaldırılması,

Sendikalı olmak

Yeni Yaşam