Karadon maden kazasının üzerinden iki yıl geçti. Yirmi sekiz işçinin göçük altındaki bedenleri kazadan kısa süre sonra, iki işçinin bedeni ise sekiz ay sonra bulunmuştu. Maden işçileri üzerine yapılan heberlerde, bu işin fıtrat’ında göçük altında ölmek olduğu üzerinde vurgulardan güzel öldüklerine kadar pek çok şey yazıldı, çizildi. Oysa madencilerin, şantiyelerdeki tedbirlerin yeterince alınmadığını düşündükleri, tehlike altında olup olmadıklarını anlamak için farelerin hareketlerine sıkça baktıkları, taşeronlaştırma yoluyla devredilen işlerde çalışırken daha da tedirgin olmaları medyada çok az yer almıştı. İki yıl süresince ne yazıkki çoğu özel sektör maden ocaklarından olmak üzere pek çok ölümlü kaza gördük, medyada. TOKİ, HES ve AVM inşaatları da bunu izledi. Giresun’da 16 yaşındaki genç işçinin ölümü, ne yazık ki savaş haberleri kadar yer almadı. Ağlayan şehit anneleri haberlerinin yanında ekmek parasını kazanan işçilerin can vermesinin haber değeri taşımadığını da görmüş olduk. Oysa iş cinayetlerinde ailelerinden bir can yitiren aileler için her haber kendi acılarını yeniden alevlendiriyor. Pazar günü, taksim meydanında saat 1’de yapacakları basın açıklaması da bunun için. Onlar ölenleri anıp, kalanlar için mücadele ediyorlar. Tazminat değil, sorumluların cezalandırılmasını istiyorlar ki bir daha iş cinayetleri yaşanmasın.
Yaz aylarında mevsimlik tarım işçilerinin barınaklarında veya iş yollarında öldüğünü, yaralandığı gördük. Çoğu kadın ve çocuklardan oluşan işçilerin güvencesiz çalışma koşullarının yanı sıra ırkçı saldırılara da maruz kalıyorlar. Daha şimdiden Adana, Urfa, Antep, Sakarya, Düzce, Eskişehir, Malatya, Sivas, Aydın gibi pek çok kentten mevsimlik işçilerin öldüğü ve yaralandığı haberleri yerel ve yaygın medya aracılığıyla almaya başladık. Ancak yerel yönetimin konuya bakışı ya adli bir vaka ya da “terör ihtimali” çerçevesinde. Aşağıdaki haberde Bursa Valisinin bu konudaki “uyarısı” konu edilmiş.
İş kazası ve meslek hastalıkları bu derece arttığı halde -ki daha önce de vurguladığımız gibi işin ve işyerinin düzenlenmesi ile ilgili sorunlardan kaynaklanır- mevzuatın neden uygulanmadığı konusu bir tğrkü gündeme gelmiyor. Teşvik paketleri hazırlandığında iş kazası ve meslek hastalıkları teşvklerin de cezaların da kriteri haline gelmiyor. Ancak sessiz sedasız düzenlemeleryapılarak işten atmayı kolaylaştıracak yeni nedenler üretiliyor. Buna bir örnek olarak alkollü almış halde –sarhoşluk hali gerekmeksizin- işe gelmek bu nedenlerden biri haline getirilmiş:
Son olarak, İş sağlığı ve güvenliği yasa tasarısı her iş cinayeti haberiyle hükümetin üyeleri ve ne yazık ki bazı sendikalar tarafından gündeme getiriliyor. Yasa tasarısının deneyimi bir hak yerine hizmet haline getirerek metalaştırmasının yanı sıra işyerine içkin olması gereken uygulamaları da dışarıya, ortak sağlık ve güvenlik birimlerine bırakması, ne çevre ve halk sağlığı ne de işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından kabul edilemez. Bir sonraki bülten ve raporumuzda yasa tasarısının ayrıntılı değerlendirmesine de yer vereceğiz.
Giresun’da 4 işçinin yaşamını yitirdiği HES faciasında ölenler arasında yer alan bir işçinin 16 yaşında ve sigortasız çalıştırıldığı ortaya çıktı.
Giresun’un Kızıltaş Köyü'nde özel bir şirkete ait HES inşaatında dün öğle saatlerinde toprak kayması meydana gelmişti. Göçük altında kalan işçilerden Mustafa Yiğit, Kenan Özdemir, Kerem Erdem ve Eren Erdem(16) yaşamını yitirirken, Zafer Kırlak ise yaralı olarak kurtarılmıştı.
Ölen 4 işçiden biri olan 16 yaşındaki Eren Erdem'in sigortasız çalıştırıldığı ortaya çıktı. Eren Erdem'in yaklaşık 6 aydır şantiyede çalıştığı öğrenildi.
Havada grev; THY yönetimi, hükümet ve yargı eliyle geciktirilmeye çalışılıyor. Peki çalışanlar ne diyor? Hangi koşullarda çalışıyor ve ne istiyorlar? THY'de uzun yıllardır kabin amiri olarak çalışan bir uçuş personeli ile yaptığımız görüşmeyi yayınlıyoruz.
Son günlerde, havacılık haber siteleri THY ekiplerinin mutsuzluğu ve neredeyse feryat dolu yorumları ile dolu. THY, uçuşların frekans sayısını arttırmasına ve uçak içindeki servis uygulamasında hiçbir değişikliğe gitmemesine rağmen, uçak içindeki uçuş personelinin (kabin memuru) sayısını filosundaki tüm uçak tipleri için azaltma uygulamasına başladı.
Karadon maden kazasının üzerinden iki yıl geçti. Yirmi sekiz işçinin göçük altındaki bedenleri kazadan kısa süre sonra, iki işçinin bedeni ise sekiz ay sonra bulunmuştu. Maden işçileri üzerine yapılan heberlerde, bu işin fıtrat’ında göçük altında ölmek olduğu üzerinde vurgulardan güzel öldüklerine kadar pek çok şey yazıldı, çizildi. Oysa madencilerin, şantiyelerdeki tedbirlerin yeterince alınmadığını düşündükleri, tehlike altında olup olmadıklarını anlamak için farelerin hareketlerine sıkça baktıkları, taşeronlaştırma yoluyla devredilen işlerde çalışırken daha da tedirgin olmaları medyada çok az yer almıştı. İki yıl süresince ne yazıkki çoğu özel sektör maden ocaklarından olmak üzere pek çok ölümlü kaza gördük, medyada...
