Türkiye’de istatistiklere göre her dört çocuktan biri çalışıyor. Ancak bazı sektörlerde çalışan çocuklar resmi kayıtlarda görünmediği için bu rakamlar buzdağının görünen kısmı.Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2024 yılı sonuçlarına göre, Türkiye nüfusunun yüzde 25,5’ini 0-17 yaş grubundaki çocuklar oluşturuyor.
Hane halkı iş gücü araştırması 2024 yılı sonuçlarına göre ise 2020’de yüzde 16,2 ve 2022’de yüzde 18,7, 2023’te yüzde 22,1 olan 15-17 yaş grubundaki çocukların iş gücüne katılma oranı yüzde 24,9’a yükseldi. Yani 4 çocuktan 1’i işçi olarak çalışıyor. 2024’te 15-17 yaş grubunda 3 milyon 894 bin çocuk bulunurken, bunların 970 bini kayıtlı işçi olarak çalışıyor. Buna ek olarak 504 bin çocuk da mesleki eğitim merkezleri (MESEM) kapsamında patronlara çalışıyor.
Buzdağının görünmeyen kısmı ne?
Ancak bu sayılar sadece buzdağının görünen kısmı. Çünkü hizmet sektöründe, sokaklarda çalışan pek çok çocuk resmi kayıtlarda görünmüyor. Kayıt dışı çocuk işçiliği, özellikle Van gibi ekonomik sıkıntıların yaşandığı illerde daha çok görülüyor.
Van’da sokaklarda çalışan çocuklar, aile bütçelerine katkıda bulunmak için günlük yaşamlarını sürdürmek zorunda bırakılıyor. Kavşaklarda su satan, araba camı silen çocuklar, yetişkin gözetimi olmadan ve tehlikeli koşullarda çalışıyor. Ailesinin rızasını aldığımız ve ismini vermek istemeyen 11 yaşındaki bir çocuk, “3-4 yıldır aileme maddi yardım ediyorum. Caddelerde su satıyorum. Kova kova su taşıyoruz, belimiz ağrıyor. Bu hayatı bu yaşta öğrenmek zorunda kalmak üzücü. Okumak istiyorum, sağlık bölümünü okumak hayalim” diyor.
10 yaşındaki bir başka çocuk ise, “1 aydır çalışıyorum. Okul eşyalarımı almak için günlük 300-400 TL kazanıyorum. Aileme yardımcı oluyorum. Koli taşımak çok zor, eve girdiğimde çok yorgun oluyorum. Bu durum beni üzüyor” ifadelerini kullanıyor.
Van’da çocuk işçiliğinde durum ne?
Eğitim Sen Van Şubesi Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Lokman Babat, Van’da çocuk işçiliğinin özellikle yoksul ailelerde yoğunlaştığını belirterek, şöyle konuşuyor: “Van’da sanayi gelişmişliği düşük, tarım ve hayvancılık maliyetlerden dolayı terk ediliyor. Bu durum, göçü beraberinde getiriyor. Göçün yaşandığı her yerde güvencesiz çalışma koşulları ve çocuk işçiliği kaçınılmaz.”
SES Şube Eşbaşkanı Figen Çolakoğlu ise çocuk işçiliğinin sadece ekonomik değil, kültürel ve sosyal nedenleri olduğunu şöyle vurguluyor:
“Çocukların çalışmaya zorlanması, eğitim ve oyun hakkını ellerinden alırken, ruhsal ve bedensel sağlıklarını olumsuz etkiliyor. Çocuk bedeni büyüme ve gelişme aşamasında iken uzun saatler çalışmak kas ve iskelet sistemi başta olmak üzere pek çok sağlık sorununu tetikliyor.”
Çolakoğlu, çocuk işçilerin küçük yaşta iş hayatına atılmasının travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete, depresyon ve özgüven kaybı gibi uzun vadeli ruhsal etkiler yaratabildiğini söylüyor. Kimlik oluşumunun kritik olduğu çocukluk döneminde, çalışmak zorunda kalan çocukların kendini “çocuk” değil “iş gücü” gibi hissettiğinin altını çizen Çolakoğlu, bu durumun yetişkinlikte kimlik bunalımı, aidiyet sorunları ve sosyal uyum problemleri doğurduğunu anlatıyor.
Çocuk işçiliği sorunu ile nasıl başa çıkılır?
Sendikalar ve yerel yönetimler sınırlı çalışmalar yürütse de sorunla başa çıkmak için devlet politikalarının kritik önemde olduğuna değinen Babat, “Eğitim hakkının tüm çocuklar için eşit koşullarda uygulanması ve yoksulluğun azaltılmasına yönelik ekonomik politikaların geliştirilmesi, çocuk işçiliğinin önlenmesinde en etkili yollar olarak öne çıkıyor” diyor.
Babat, “Çocuk işçiliğini önlemenin en etkili yolu, örgün eğitimin daha etkili uygulanması ve adil gelir dağılımını sağlayacak ekonomik politikaların hayata geçirilmesidir. Yoksulluğun olduğu her toplumda çocuk işçiliği kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor” diye konuşuyor.
