Fransa’da 2001-2019 İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Raporu - Nilgün Güngör

Fransa’da Sağlık Bakanlığı, 2001-2019 yılları arasında işyerlerinde, işyeri yolunda meydana gelen ölüm, yaralanma ve sakatlanma olayları (burjuvazinin tabiriyle “kazalar") ve meslek hastalıklarının kadın ve erkek işçiler için izlediği seyri gösteren istatistikleri yayınladı.

İstatistikler, özel sektördeki sigortalı işçileri kapsıyor. Tarım işçileri, devlet dairelerinde çalışan memurlar, kamudaki demiryolu, metro ve otobüs işçileri, elektrik ve gaz işçilerini kapsamıyor. 2019 yılında Fransa’da özel sektörde bürolar ve şirket merkezlerindekiler haricinde 9 temel işkolunda çalışan 19,5 milyon işçi var. İşçi sayısı 2001’den bu yana yüzde 13 artmış.

MEDYAYA HİÇ YANSIMAYAN RAKAMLAR

İşçileri birer rakama indirgeyen bu istatistikler bile Fransa’da anaakım medyaya yansımaz. Aslına bakılırsa iş güvenliği önlemlerinin alınmaması sonucu ölen, yaralanan işçilerin bilgisi sendikal/bölgesel/sektörel/işyeri... çevresi dışında da yankılanmaz. Yine de örneğin 2022 yılında özel ve kamu sektöründe bugüne dek 270’e yakın işçinin hayatını kaybettiği sosyal medyadan gün gün öğrenilebilir. Ancak bunlar da kısacık haberlerdir.

Verilere göre, Fransa’da 2019 yılında 650.000’den fazla işçi “iş kazası geçirdi”. Bunların yüzde 63’ü erkek (411 binden fazla), yüzde 37’si (245 bin) ise kadındı. 2001-2019 yılları arasında “iş kazalarında” yüzde 11,1 oranında genel bir azalma oldu. Ancak bu düşüş, erkek işçilerle olayların yüzde 27,2 azalmasına dayanıyor. Kadın işçilerde ise durum tam tersi: Yüzde 41,6 oranında net bir artış var! 2013’den bu yana net bir şekilde görülen ise şu: Yaralanma ve ölümlerde genelde yüzde 6,1 artış; erkeklerde binde 1 oranında azalma ve kadın işçilerde ise yüzde 18,3 artış. Kadın işçilerin 2001’den bu yana en fazla “kaza geçirdiği” sektörler sağlık ve sosyal hizmetler, temizlik, geçici iş ve hizmetler, ticaret, gıda sanayii. Erkeklerde ise çok tanıdık bir biçimde inşaat ve imar işleri başta geliyor.

ARTAN İŞ CİNAYETLERİ, MESLEK HASTALIKLARI VE TRAFİK KAZALARI

Bütün sektörlerde iş cinayetlerinde ölen işçiler en fazla erkeklerdi: Yüzde 90. Buna karşılık 2013-2019 yılları arasında kadın işçi ölümlerinin sayısı yüzde 35 oranında arttı. İşyerlerinde 2013’deki 497 ölüm, 2019’da 671’e çıktı. İşçi kadın ölümleri toplam içinde yüzde 8,5’u oluşturuyor. Erkekler ağırlıklı olarak çalıştıkları işkollarında kadınlara göre 11 kat fazla kayıp vermişler.

2019 itibariyle 50.000’den fazla işçi meslek hastalığına yakalandı. Meslek hastalıklarına kadınlar da erkekler de aynı ölçüde maruz kaldılar. 19 yaş üzerindekilerde meslek hastalığına yakalanma oranı yüzde 108 arttı. Bu genel artış oranı kadın işçiler için erkeklerin 2 katı oldu. (Kadınlarda yüzde 158,7 erkeklerde ise 73,6.). 2019 yılında hizmet sektörü (sağlık ve sosyal hizmetler, temizlik, geçici iş ve hizmetler) ile ticaret ve gıda endüstrilerinde en fazla kadın işçiler meslek hastalıklarının sigortaya bildirimini yaptılar. Tabii inşaat ve metalurji erkeklerin meslek hastalıklarını sosyal sigortaya en fazla bildirdiği işkolları.

Öte yandan 2019’da işe gidiş geliş yollarında 99.000 kaza meydana geldi. Bunlarda zarar görenlerin yüzde 54’ü kadındı. Oran erkeklerde sabit iken kadınlarda 2001’den bu yana net bir artış var. Ölümlü trafik kazaları bütün işkollarında erkeklerde kadınlara göre daha fazla yaşandı.

SEBEPLER VE ŞİDDET DERECESİ

2019’da işyeri kazalarının sebepleri genellikle ağır kaldırma, düşme, yüksekten düşme ve el aletleriydi -sırasıyla yüzde 50, yüzde 17, yüzde 11 ve yüzde 8.

İşyeri kazalarının çalışılan saatlerle bağlantısı (yani sıklığı), en sağlam verilerden birini oluşturuyor. Burada kadınlar açısından yarı zamanlı işlerin saatleri ile erkekler için fazla mesai saatleri baz alınıyor. 2018 yılında erkek işçiler bir milyon saat içinde 24 kaza, kadınlar ise 18 kaza geçirdiler. 2001’den bu yana bu sıklığın kadın ve erkekler için birbirine yaklaştığını görüyoruz. Erkeklerde kaza azalırken kadınlarda artıyor.

Kazalar yol açtığı işgünü kaybının yüzde 60,8’i erkeklerde. Genel kanının aksine, kadınların geçirdiği kazalar erkeklerinkine göre -tabii inşaat sektörü dışında- daha ağır. Kadınların uğradığı zarar üzerinden işgünü kaybı 73,8 gün (toplamda 18 milyon işgünü) iken erkeklerinki 67,9 işgünü (toplamda 28 milyon işgünü).

Ağırlıklı olarak kadınların çalıştığı 3 sektörde 19 yaşından büyük erkeklerde kaza oranı azalma eğiliminde iken, kadınlarda ise arttı. Bunun sonucunda sözkonusu 3 sektörde sayılar genel bir artış gösterdi.

Erkeklerin en fazla kaza geçirdiği sektör yaklaşık 87.000 ile inşaat oldu. 2001-2019 yılları arasında kazalar genelde yüzde 40 artmasına rağmen inşaat alanında yaklaşık yüzde 30 oranında bir düşüş var, buna karşılık kadınlarda yüzde 85 oranında artış görüldü. Ardından ise ulaşım, su, gaz, elektrik, dağıtım ve iletişim geliyor. Bu alanda da erkekler 76.594 kaza geçirdiler. Yine de erkeklerde yüzde 2,74 oranında düşüş var, kadınlarda ise yüzde 55 arttı.

Meslek hastalıklarında da kadınlar 25.347 ve erkekler 25.045 gibi rakamlarla benzer verilere sahipler. Ne var ki, verilerin açılımı daha çok boyutlu bir tablo gösteriyor. 2001-2019 arasında meslek hastalıklarında yüzde 13,5 oranında bir artış yaşandı. Ancak kadınlarda artış erkeklerinkinin 2 katı oldu (kadınlarda yüzde 158’e karşılık yüzde 73,6).

Bunların başında kas-iskelet sistemi hastalıkları (yüzde 88,3) geliyor. Ardından asbest (yüzde 5,7); hemen sonra ise allerji, astım, egzama gibi meslek hastalıkları. Asbest dışındaki sebeplerden kaynaklanan kanserler ve diğer hastalıklar da kısmi bir yer tutuyor. Kadınların ağırlıklı olarak çalıştığı sağlık, temizlik, vb işkollarında yakalandıkları meslek hastalıkları, erkeklerin inşaat alanındaki meslek hastalıklarından fazlaydı. Hatta kadın işçiler gıda sanayii, ticaret, süpermarket gibi dallarda erkeklerin inşaat sektöründeki meslek hastalıkları ile aynı sayıda kazalar yaşadılar.

Trafik kazalarında ise yine kadın işçilerin nispeten daha fazla zarar gördüğü (ve bu oranın artış kaydettiği) görülüyor. Otomobil kazaları toplamda yüzde 47 oranında iken, günlük hayatta gitgide daha fazla kullanıma giren motosiklet, bisiklet, scooter, elektrikli bisiklet gibi araçlar yüzde 31,5 oranında.

İstatistikler tarih itibariyle covid 19 pandemisindeki (hala devam eden ve artışa geçen) ölüm ve hastalıkları kapsamıyor. Keza bir dizi işkolunda daha covid öncesinden beri yaşanan tükenmişlik sendromu gibi olgular da ölçümlere dahil edilmemiş.

Fakat istatistiklerde bir başka belirgin eksik daha var. Türkiye’de de sıkça tanık olduğumuz sağlık işçilerine karşı şiddet istatistik kapsamına girmiyor. Fransa’da bu olguya karşı çıkarılan yasa 2000 yılı gibi çok uzak olmayan bir tarihe dayanıyor. Acillerde, hasta kabulde, psikiyatride ve odalarda sağlık işçileri şiddete uğramaya devam ediyor. Daha 2017’deki bir rapora göre 19.000’e yakın sağlık işçisi şiddete maruz kaldı. Daha pandemiden önce personel eksikliği ve hastaların bu yüzden saatlerce beklemek zorunda kalması nedeniyle acillerde defalarca greve gidildi.

BU İSTATİSTİKLERE RAĞMEN

İstatistiklerin yorum ve sonuç çıkarımı oldukça yumuşatılmış. Bu yorumu kabaca şöyle toparlayabiliriz: ‘Erkeklerin ağırlıklı olduğu sektörlerdeki koruma önlemleri kadınlar için yetersiz kalıyor. Pandemi sonrası işçi bulma güçlüğü çekilen sektörlerde kadın ve erkek işçilerin çalışma koşullarından farklı düzeylerde etkilendikleri göz önüne alınmalı’, vb...

İstatistiklerde verilen rakamların Türkiye’dekilerden açık ara düşüklüğü aldatıcı olmasın! Çalışma koşullarında, iş güvenliği kurallarında sınırların aşılmaması, emeğin fizik ve moral yıkımına karşı belirli güvencelerin varlığı, işçi sınıfı tarihi boyunca verilen mücadelelerin, her bir hak ve kazanım ve bunların korunması için verilen kayıpların ürünüdür. Öte yandan emeğin fiziki ve moral yıkımına en yakından tanık olduğumuz pandemi süreci dışta tutulduğunda bile çıkarılan bu sonuç, durumun kendi içinden dil ucuyla iyileştirme söyleminden ibarettir. 2017’deki yeni İş Yasasından bu yana çalışma koşullarındaki, sürelerindeki, iş güvencesi konularındaki büyüyen aşınma söz konusu bile edilmiyor.

Tekelci burjuvazi, emperyalistler arası şiddetlenen rekabet ve ekonomik kriz içerisinde el almak için yine proletaryanın boynundaki ücretli kölelik ipini sıkılaştırmaktan başka bir şey yapmıyor. Hayat pahalılığı gitgide artıyor, ücretler, öğrenci bursları, emekli maaşları eridikçe eriyor. Asgari ücretin brüt 2000 euro olma talebi kazanılmış değil. Elektrik, gaz, ulaşımdan temel gıda ürünlerine gitgide daha az kullanmaktan, yemekten, yıkanmaktan... başka yol gösterilmiyor alay edercesine! Okullarda çocukların öğle yemeklerinin ücretsiz olması bile çok sınırlı ölçüde yaşama geçiyor. Çalışma saatlerinin 32’ye düşürülmesi ise hala propagandif seviyede kalıyor. Oysa örneğin emeklilik yaşı için hamle inisiyatifini sürekli elinde tutan tekelci burjuvazi pandemi hafifleyince “Nerede kalmıştık” diye yeniden atağa geçti. İşçi sınıfı bu atağı ancak vitesi ve birliğini yükselttiği takdirde karşılayabilir!