Evden Çalışma’dan Esnek Ofis’e - Nilgün Güngör

Fransa’da mühendislerin, teknisyenlerin ve formenlerin örgütlü olduğu UGICT-CGT sendikası, evden çalışma üzerine Eylül ayında “1 Yıl Sonra, Evden Çalışma” başlıklı anketin sonuçlarını yayınladı.* Sendika, 2020’de aynı konuda kapsamlı bir anket düzenlemişti.** 100 sorunun sorulduğu bu yılki ankete 15.000 kişi yanıt verdi.

GERİYE DOĞRU GİDİŞ

Nisan 2021’de gerçekleştirilen anketin sonuçlarıyla 2020’dekinin karşılaştırılması, birinci kapanma döneminde kötüleşen çalışma koşullarının norm olarak kaldığını gösteriyor. Hükümetin ve işletmelerin söylediklerine karşın, evden çalışma düzenini patronların keyfine bırakmanın illüzyondan başka bir şey olmadığı görülüyor.

Evden çalışan işçilerin zaman, iş yükü ve yoğunluğunda ciddi bir artış var. Temel sorun iş ile yaşamın bu çalışma düzeninde gitgide daha fazla iç içe geçmesi. Yanıt verenlerin üçte ikisi izinli oldukları sırada iş geldiğini, % 10’u ise bunun sistematik olduğunu söylüyor! Patronların çoğu ne bağlantıyı kesme hakkını ne de zaman ve iş yükünün ağırlığını dikkate alıyor.

Evden çalışma işçilerin sendikal-demokratik haklarının da inkarı demek. Çalışmanın düzenlenmesi kağıt üzerinde sendikalar, işçi temsilcileri ile müzakerelere dayanmasına rağmen işçi temsilcileri kolaylıkla sürecin dışına itildi. Mesleki ekipman ve harcamaların karşılanması dizüstü bilgisayarın patron tarafından teminiyle sınırlı kaldı. Özel sektörde işçi temsilcilerinin yarısı, patronun işçilere mail göndermelerini bile yasakladığını söylüyor. İş yasasında tanımlanan önlemler patronların büyük kısmı tarafından uygulanmadı. İşçi temsilcisi bulunmayan küçük işletmelerdeki durumdan farklı olarak büyük işyerlerinde sendikalı işçiler bazı önlemlerin alınmasını sağladı.

HAYALLER “HOME-OFFICE”, GERÇEKLER...

Sağlık krizinden önce çalışanların % 4 ila 9’u en azından haftada bir ya da ayda birkaç gün evden çalışıyordu. 2021 baharında ise işçilerin dörtte biri en azından haftada bir gün, % 4 ila 10’u ise haftanın her günü evden çalıştı. Evden çalışma ritmleri farklı olsa da yanıt verenlerin % 40’ı da tam zamanlı çalıştığını belirtti. Çalışmada iki taraflı gönüllülük ilkesi olması gerektiği şeklindeki yasal zorunluluğa karşın yanıt verenlerin % 42’si uzaktan çalışma günlerinin kendilerine empoze edildiğini, % 63’ü ise kriz nedeniyle kendilerinin tercih ettiklerini söyledi. Ancak aynı ekipte bile uzaktan çalışma deneyimleri birbirinden farklı seyretti. Çoğu için çalışma süresi ve iş yükü arttı. Molalar ve mola süreleri azaldı. Kendilerinden beklenenler ve koyulan hedefler arttı.

Kısmi çalışma, evden çalışma -hatta “home office”!- denilen şeyin ne büyük bir sahtekarlık olduğu işçi sağlığının kötüleşmesinden de anlaşılıyor. Kadınların % 34’ü (erkeklerin % 30’u) işyerindekinden daha fazla yorulduklarını ve daha fazla baş, göz ve kas iskelet ağrısı çektiklerini (kadınların % 38’i, erkeklerin % 25’i) belirtiyor.

Evden çalışanların sadece % 40’ına patronları tarafından temin edilen gözü yormayacak bilgisayar ekranı kullanmış. % 25’i ise bu harcamayı kendileri yapmak zorunda kalmış. Sadece % 10’unun patron tarafından karşılanmış ergonomik çalışma sandalyesi var, diğerleri ise ergonomik sandalye olmadan çalışmış. Yazıcı temininde de durum farklı değil. Kağıt, kartuş gibi harcamaların patron tarafından karşılandığını söyleyenler sadece % 8. Evden çalışma sırasında sadece % 19’unun yemek masrafları işyerindeki gibi patron tarafından karşılanmış (yemek fişi vb.).

Evden çalışanlardan evli ve çocuk sahibi olanların 10’da 8’i daha önce evden çalışma deneyimine sahip. Ve fakat bu süreçte yükü tek başına taşıdığını söyleyenler, erkeklerin % 31’i, kadınların ise % 61’i. Evden çalışma kadınlar için özel bir ceza gibi... Kadınların üçte birinin evden çalışma sırasında çalışma saatlerini düzenleme imkanı yok -erkeklerin ise beşte birinin.

Ankete verilen yanıtlar evden çalışanların % 45’inin depresifleştiğini gösteriyor, % 19’u ise Dünya Sağlık Örgütü tarafından tanımlanan ölçeğe göre depresif bir semptoma sahip. Durum özellikle bağlantıyı kesme hakkına saygı gösterilmeyenler, kadınlar, devlet dairelerindekiler ve küçük işletme çalışanları için çok daha kötü.

Yanıt verenlerin yarısından fazlası için çalışma, iş arkadaşlarıyla geçirilen enformel zamanın kaybolması ile daha güç hale gelmiş. Çoğunluk takım ruhunun bozulduğunu, toplantıların kalitesinin de azaldığını hissediyor. Üçte ikisi kendisini hep izole hissediyor. Evde eş ve çocukları ile ilişkilerinin de kötüleştiğini söylüyorlar. Bununla birlikte yanıt verenlerin üçte birinden fazlası evden çalışmaya geçişin gerekli olduğu düşüncesinde.

“OTONOMİ” HİSSİ

Nicel geri bildirimlerin yanı sıra 10.000 anlatım da heterojen bir deneyime ve farklı isteklere işaret ediyor. Bunların içinde dikkat çekici olan, “otonomi” hissine ilişkin. Çalışma koşullarının kötüleşmesine rağmen evden çalışma otonomi duygusu vermiş. Bu, önceliklerin tanımlanması ve işin amacında anlam arayışı ile de birleşiyor. Yanıt verenlerin neredeyse tamamı tam zamanlı olmamak kaydıyla evden çalışmaya devam etmek istiyorlar.

Alınan yanıtların ötesinde, bu his, otonomi için duyulan güçlü isteğe karşılık geliyor. İş çizelgelerinde esneklik ve zamanı daha iyi kullanabilme imkanına sahip olduklarını düşünüyorlar. Zaman, iş yükü ve yoğunluğundaki artışa rağmen, yanıt verenlerin çoğu özellikle işe gidip gelme yorgunluğundan kurtulduklarını ve çalışma saatlerinin sıkıştırmadığını söylüyorlar. Görülmemiş bu kriz döneminde evden çalışmanın öncelikleri ve başka bir yaşam ve çalışma arzusunu, sevdikleriyle daha fazla zaman geçirmeyi, daha iyi bir yaşam ortamına sahip olmayı ve toplumun ihtiyaçlarına yanıt veren bir iş yapıyor olmayı anlamlandırdığını anlatıyorlar.

BİR CÜMLEYLE ANLATINCA

Ankette evden çalışanların 1,5 yıllık deneyimlerine ilişkin anlatım spotlarına da yer verilmiş. Örneğin:

- Evden çalışma sel baskını sırasında yüzme öğrenmek gibiydi.
- Bir daha asla!
- Çok iyi bir deneyim; gözetim hissi olmadığı için daha az stresli ve kendi zamanımı kontrol edebiliyorum.
- Evden çalışma ulaşım, esnek olmayan saatler gibi bir sürü sorunu ortadan kaldırıyor
ama yenilerini getiriyor (sosyal bağların zayıflaması, yaşam kalitesinin düşmesi gibi).
- Şahsen evden çalışmayı seviyorum ama toplamda günler daha uzun geliyor.
- Yönetici ne yaptığımı daha az görüyor ve üstümdeki yükü daha az farkediyor.
- Delirmiş bir hiyerarşi, korkunç bir baskı ve inanılmaz uzunlukta çalışma saatleri.
- Bitkinim, kendimi çok izole hissediyorum, özellikle de iş arkadaşlarımın sıkıntıları karşısında güçsüzlük hissi bu.
- Video konferanslar çok kalabalık, çok uzun ve birbirini anlamak zor.
- Bir sürü belirsizlikle dolu, önümü göremediğim, o yüzden de geçmek bilmeyen bir yıl oldu.
- Özgürlük tamam da, ya sırt ağrısı?
- Birinci kapanmadan bu yana % 100 evden çalıştık, yönetim bizim görüşümüzü almadan platformu kapattı. Bir yıldan fazla zamandır harcamalarımızın ödemesini almak için mücadele etmemiz gerekti. İstifalar, işten ayrılmalar oldu, deli gibi rotasyonlar keza. Benim karpal tünel hastalığım arttı, yönetimin umurunda bile olmadı, defalarca işyeri hekimine gittim. Sonunda tükenmişlik sendromu yaşadım, izin alıp antidepresanlara başvurdum.
- Bir yıl boyunca dünyada tek başına...

ESNEK OFİS: HER GÜN BAŞKA BİR SANDALYE***

Covid-19 salgını evden çalışmayı hızlandırdı. Aynı süreçtıe kapitalistler kriz sonrası organizasyonları da önlerine koydular. Örneğin yeni koşuillar ile birlikte birçok işletmede ise “esnek ofis” denilen bir organizasyona geçiliyor. Bu sistemin uygulama prensibi ise işçilerin belirli bir yerinin olmayıp her gün buldukları boş bir masaya oturmaları.

Bu organizasyon işletmeler için muazzam avantajlar sunuyor. Ofisin daha iyi kullanılmasını sağlıyor, metrekareden kazandırıyor ve tasarruf sağlıyor. Fakat uygulamanın nasıl olacağına ilişkin yorumlarda değişikliğin fazla radikal yapılmaması gerektiğine, aksi takdirde motivasyonu bozacağına dikkat çekiliyor -buna işçilerin patlamasından duyulan korku diyebiliriz! Çünkü esnek ofisle birlikte çalışanların artık çalıştığı ortamı (masa, sandalye vb) sahiplenmesi mümkün değil. Ne çocuğunun fotoğrafını, ne anneler gününde küçük çocuğunun yaptığı resmi ne de yetiştirdiği bir çiçeği koyabilir etrafına. Artık her yer anonim, herkes isimsiz.

UGICT-CGT anketinde bu konuda da soru sorulmuş. Çoğunluk açık ofis veya esnek ofise geçişi yukarıdaki nedenlerle olumsuz görüyor. Bunun kişiye özel alan bırakmadığını, patojenik olduğunu ve konsantre olmayı güçleştirdiğini düşünüyor. Yapılacak metazori alan organizasyonları maliyet ve metrekare tasarrufu yapsa da şimdiden olumsuz sinyal veriyor.

Bir çalışma psikologu esnek ofisin işçilerde kendilerinin de tıpkı çalışma masaları gibi değiştirilebilir oldukları hissi yaratacağını, artık birey olarak varolmadıklarını duygusunu vereceğini söylüyor. Her gün oturmak için yeni bir yer bulunacak. Her akşam, ertesi sabah yeniden çıkarılacak belgeleri düzenlemek için vakit harcanacak. Esnek ofis, bir tarife göre “onbeş yıldan beri yan yana oturduğum iş arkadaşımla beraber oturamamak, ya da çalışmak için ihtiyaç duyduğum kişilerin yakınında olup olamayacağımı bilmemek”. Kendi odası olan birinin ortak alanda bundan böyle “kendisi olamaması”.

Fakat kapitalistler için bunun bir önemi yok elbette. Yeni uygulama biçimiyle haftada 2 gün evden çalışma yapılması öngörülüyor. Ayrıca kişi başına 1 yerine 0,67 çalışma alanı düşecek. Keza işletmelerin metrekaresi de % 15 ila % 35 oranında küçülecek.

“Esnek ofisle biraz konfor kaybına uğranabilir, artık kimsenin kendi çalışma masası diye bir şey olmaz, ama kolektif zeka anlamında çok şey kazanılır, meslektaşlarla bu şekilde işbirliği yapıp yenilikler yaratılabilir.” Evden çalışmanın “home-office” diye pazarlanması gibi, esnek ofisin giydirilmiş hali de bu oluyor.

Sınıf mücadelesinin talepleri ve koşulları Covid-19 sarmalından geçmiş kapitalist üretim organizasyanunda hem katılaşıyor, hem de daha geniş bir sınıfsal temele oturuyor...

DİPNOTLAR:

* https://ugictcgt.fr/dossier-presse-enquete-teletravail/

** http://isigmeclisi.org/20419-34-bin-iscinin-katildigi-anketin-gosterdikleri-1-nilgun-gungor

*** Kaynak: https://www.lesechos.fr/idees-debats/sciences-prospective/dans-les-bureaux-lavenir-sera-au-flex-office-1347685#utm_source=newsletter&utm_medium=email&utm_campaign=nl_lec_18h&utm_content=20210920&xtor=EPR-5020-[20210920]