Covid-19 Meslek Hastalığı Olarak Kabul Edilsin - Yalçın Yanık İle Söyleşi

Change.org’da başlatılan "Çalışanları Öldüren COVID-19, Meslek Hastalığı Olarak Kabul Edilsin!" imza kampanyasını değerlendiren Deri Tekstil ve Kundura İşçileri Derneği Yönetim Kurulu başkanı Yalçın Yanık, Hükümetin, emek ve sağlık örgütlerinin çağrıların dikkate almayıp COVİD-19’u meslek hastalığı olarak kabul etmediğini, işçilerin bu süreçte yaşadığı hak ihlallerinin sorumlularının işyerlerinde gerekli önlemleri almayan işverenler ile gerekli denetimleri yapmayan kamu kuruluşları olduğunu söylüyor.

Merhaba sizi tanıyabilir miyiz?

1959 Aydın doğumluyum. Afrika kökenli bir Türkiyelim. Komünist bir deri işçisiyim. 40 yılı aşkın süredir, İzmir Basmane’de çeşitli deri atölyelerinde çalıştım. Halen de deri ustası olarak çalışıyorum. Deri Tekstil ve Kundura İşçileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Konak Kent Konseyi Mülteci Meclisi yönetim kurulu üyesiyim. 2008 yılında “Deri İşçileri Derneği” adı altında kurulan derneğimiz 2011 yılında gerçekleşen genel kurul ile “Deri Tekstil Kundura İşçileri Derneği” adını almıştır. Derneğimiz, sınıfın güvencesiz ve örgütsüz kesimleri arasında “tek bir işçi sigortasız, tek bir işyeri sendikasız kalmasın!” şiarıyla faaliyet yürüten sınıf dayanışma örgütüdür.

Pandemi sürecinin başlangıcından bugüne kadar çalışmaya devam eden, tehlikeli denebilecek sektörlerde çalışan işçilerin, pandemi öncesinde de kötü olan çalışma koşulları, COVID-19’a karşı alınan önlemler kapsamında iyileştirildi mi? Sizce alınan önlemler yeterli mi?

Maalesef pandemi öncesine göre çalışma koşullarımız daha da kötüye gitmiş durumda. Özellikle kayıt dışı istihdamın en yoğun olduğu deri, kundura ve tekstil iş kollarında pandemi öncesi koşulları aranır hale geldi. Özellikle örgütlenme çalışmalarımızın sürdüğü Işıkkent Ayakkabıcılar Sitesi, İzmir Basmane’de deri ve tekstil atölyelerinde ‘normalleşme’ sonrası koronavirüs salgınına karşı herhangi bir önlem alındığını söyleyemeyiz. Aylarca süren bir işsizlik sonrasında işçiler açlık ve virüs arasında bir tercih yapılmaya zorlandı. COVİD-19 belirtisi gösterseler dahi çalışmak zorunda kaldılar. İşyerlerinde de patronlar pandemiye özel mesafe ve hijyen koşullarını yaratmadılar. İşçiler halen sıkış tepiş atölyelerde mesafe olmadan çalıştırılıyor. Yemeklerini bile çalıştıkları makinenin başında yiyorlar. Patronlar, işçilerin test yaptırmalarını istemiyor, testi pozitif çıkan işçilerden bir daha iş başı yapabilmesi için işyeri hakkında bilgi vermemesini istiyor.

Covid-19 salgının özellikle deri, tekstil ve kundura sektöründeki işçiler üzerindeki etkileri nelerdir? Bu pandemi sürecinde işçiler nasıl etkilendiler ve süreci nasıl geçiriyor?

Deri, tekstil ve kundura sektöründeki kayıt dışı istihdamın yüksek olmasından kaynaklı işçilerin büyük bir kısmı çalışmadıkları sürede devletin pandemi ile mücadelede sağladığı desteklerden yararlanamadı. Mülteci işçilerin ise tamamı yararlanamadı. Sadece bir defaya mahsus bin liralık destek, belediyeler ile vefa gruplarının bir ya da iki defalık gıda kolilerinden yararlanabildi. Bu süreçte dolayı pandemi deri, tekstil ve kundura işçileri için daha da yıkıcı geçti. Bu süreçte kiralarını, faturalarını ödeyemediler, borçlandılar, temel gıdalara erişmekte zorlandılar.

İşsiz sayısı ile Covid-19’un istihdam üzerinde yarattığı tahribatı nasıl değerlendiririz? Covid-19 döneminde işten çıkarma yerine yaygın olarak kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin ödeneği uygulanması nedeniyle milyonlarca işçi çalışmadığı halde istihdamda gözüküyor denmekte, bu durumu açıklayabilir miyiz?

Haziran ayında atılan normalleşme süreci de işçiler için umut kaynağı olmadı. Sektördeki durgunluktan kaynaklı atölyelerin çoğu eylül ayı gibi çalışmaya başladı. Hala eskisi gibi tam kapasite ile çalışmıyorlar. İşçi arkadaşlarımız hala çalışmaya başlayamadıklarını, günlük işlerle ailelerinin geçimlerini sağladıklarını dile getiriliyorlar. Örgütlenme iş kollarımız adına konuşursak, normalleşme sürecinde çalışmaya başlamayan işçiler öncesinde de kayıt dışı çalıştığı için devletin resmi işsizlik rakamlarına dahil olamıyorlar, gizli işsizler ordusunun bir parçaları durumundalar. Öte yandan “İşten atmaları yasaklama” görüntüsü altında “zorunlu ücretsiz izin” dayatması, işçilerin haklı fesih hakkının sınırlanması ve zorunlu ücretsiz izne çıkarılan tüm işçilerin asgari ücretin yarısına mahkum edilmesi söz konusu.

Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Gerekse Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı (AÇSHB) tarafından kamuoyu ile paylaşılan kimi sınırlı veriler salgının devasa bir iş ve gelir kaybına yol açtığını gösteriyor. AÇSHB ve İŞKUR verilerine göre salgın nedeniyle 4,6 milyondan fazla sigortalı işçi ile işsiz iş ve gelir kaybı nedeniyle İŞKUR ödeneklerinden yararlanmak için başvurdu. Bu sayıya kayıtlı olarak çalışan ancak yararlanma koşullarını yerine getiremediği için İŞKUR ödeneklerine başvuramayan sigortalı işçiler ile kayıt dışı çalışıp işsiz kalan veya gelir kaybına uğrayan çalışanlar dahil değil.

Ağustos 2020’de Covid-19 ve ekonomik krizin işgücü piyasaları üzerindeki tahribatı sürüyor. Virüsten neden en çok işçi sınıfı etkileniyor? İSİG Meclisi’nin verilerine göre Eylül’de 46 işçi, Ekim’de 51 işçi koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti. Ne söylemek istersiniz?

Koranavirüs salgını sadece bir sağlık sorunu değil, aynı zamanda sosyo-ekonomik etkileri olan da bir kriz. Bu krizden en çok etkilenen kesimlerin başında ‘evde kalamayan’ işçi, emekçi kesimi yer alıyor. Evet virüs bulaşırken işçi-patron ayrımı yapmıyor ama sınıfsal olarak etkisini gösteriyor. İşçilerin hem çalışma ortamlarında hem de işe gidip gelirken kullandıkları toplu taşıma araçlarında gerekli önlemler alınmıyor. İşçiler, virüse yakalanırsam karantinaya yollanırım eve ekmek götüremem endişesi ile sağlıklarını ikinci plana atarak çalışıyor.

Belirti gösterseler bile bunu söylemekten çekiniyorlar. Çünkü çoğu kayıt dışı, sigortasız çalıştırılıyorlar. On binlerce işçi bu süreçte COVİD’e yakalandı. İSİG Meclisi’nin verilerine göre sekiz ayda 20’si tekstil ve deri işçisi olmak üzere en az 368 işçi salgın nedeniyle hayatını kaybetti. Gerçek rakam bunun katbekat fazlasıdır. Özellikle tekstil atölyeleri salgının yayılması açısından en tehlikeli ortamlar. Bu haberlere de yansıdı. Sürekli olarak ülkenin farklı yerlerinden COVİD-19’a yakalanan işçilerden dolayı kapanan tekstil atölyelerine, işçilerin tamamının karantinaya alındığına dair haberler yapıldı.

Adete halka ‘sürü bağışıklığı’ uygulanırken bütün sorumluluk vatandaşın kişisel tutumuna indirgendi. Gerekli önlemleri almayan İktidar sürekli olarak halkı suçluyor. Virüsün daha da yayılması beklenmeden, zorunlu iş kolları dışındaki işçiler kayıtlı-kayıtsız durumuna bakılmadan ücretli izne gönderilmeli, temel ihtiyaçları karşılanmalıdır.

Türkiye Tabipler Birliği’nin önerdiği 28 günlük kapanma süreci gerçekleşmeli. Patronlar için esas olan işin sağlığıdır. İş süreçlerinin aksamaması, kar oranlarının düşmemesi için önlemler alınır. İşçi sağlığı önlemleri bu politikalarla çeliştiği yerde işçiler için ‘tehlikeli’ olan sermaye için ‘gerekli’ olan haline gelir. Koronavirüs salgını döneminde yaşanılanlar bu gerçeğin en güncel kanıtlarını ortaya koymaktadır.

Neden Covid19 meslek hastalığı olarak kabul edilsin istiyorsunuz? Talebimize yetkililerden herhangi bir cevap var mı? Meslekleri, çalışma koşulları, alınmayan iş güvenliği önlemleri yüzünden hastalanan, hayatını kaybeden çalışanların Covid-19’a yakalanma sebeplerinin meslekleriyle nasıl bir bağı var?

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda “Mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalığı” meslek hastalığı olarak ifade etmektedir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda “Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir.”

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda işverenlerin işyerlerinde alması gerekli önlemler de ayrıntılı olarak ele alınıyor. İlgili kanun maddeleri net olarak da söylüyor ki işyerlerinde alınmayan önlemlerden dolayı işçilerin maruz kaldığı hastalıklar meslek hastalığıdır.

Kimyasal maddelere maruz kalan kundura işçisinin yakalandığı akciğer kanseri nasıl bir meslek hastalığı ise işyerlerinde pandemi önlemleri alınmadan çalıştırılan işçilerin yakalandığı COVİD-19 da meslek hastalığıdır.
Hükümet, emek ve sağlık örgütlerinin çağrılarına dikkate almıyor ve COVİD-19’u meslek hastalığı olarak kabul etmiyor. İşçilerin bu süreçte yaşadığı hak ihlalleri işyerlerinde gerekli önlemleri almayan işverenler ile gerekli denetimleri yapmayan kamu kuruluşlarınındır.

Sivil Sayfalar