34 bin işçinin katıldığı anketin gösterdikleri (1) - Nilgün Güngör

Fransa’da mühendis ve teknisyenlerin örgütlü olduğu UgicCGT sendikası, covid-19 salgınının işçi sınıfı üzerindeki etkilerine ilişkin bir anket düzenledi. Fransa’da kapanma dönemi 55 gün sürdü. Anket de ölümlerin tırmandığı kesitte 8-24 Nisan tarihleri arasında yapıldı. Bütün sektörlerde ve bütün kategorilerde çalışan kadrolu ve güvencesiz, kadın ve erkek 34.000 işçiye 100 sorunun sorulduğu anketin sonuçları geçenlerde açıklandı.

NE GÜVENCE NE KORUNMA

Ankete göre çalışmanın sürdüğü alanlar, sağlık ve sosyal yardım, posta ve telekomünikasyon, gıda, demiryolu, kimya sanayii. Salgın döneminde işyeri ya da şantiyede çalışanların oranı % 27, uzaktan çalışanlar % 25, kısmi çalışma ödeneği alanlar % 25. (Kısa çalışma ödeneği alanların patronları tarafından işe çağrılıp % 100 çalıştırıldığına, çoğunun işsizlik korkusuyla buna ses çıkaramadığına dair suç duyuruları var.) İşyerine/şantiyeye gelip çalışanların 6/10’u kol işçisi. Buna karşılık kamu çalışanlarının 3/10’u işyerine gelip çalışıyor. Evden çalışanların 4/10’u ara kademe sorumlu pozisyonda çalışanlar. İşe gelip çalışanlar içerisinde yaptıkları işin ülke ekonomisi için bu kesitte tamamen ya da kısmen gerekli olduğunu düşünenler erkek işçiler içinde % 61 iken kadın işçiler için bu oran % 72.

Fransa’da -komşu ülkelerin aksine- devlet hangi iş ve mesleklerin yapılmasının mutlaka gerekli olduğuna ilişkin bir liste yayınlamadı -bu, patronlar için şeklen dahi fazladan bir özgürlük alanı oldu. Anketi yanıtlayan işçiler gerekli olmamasına rağmen işyerlerine gitmek ve alınmaması gereken riskleri almak zorunda kaldıklarını, maskelerle ilgili tartışmaları medyatik bulduklarını, işe giderken ve çalışırken korkudan “midelerinin düğümlendiğini” söylüyorlar. En az korunaklı çalıştıklarını söyleyenler, küçük, orta ve çok küçük işletmelerin güvencesiz işçileri. Güvencesizlik artan bir endişe kaynağı. Bırakalım geçici işçileri, belirsiz süreli sözleşmeyle çalışan 10 işçiden 4’ü de bu endişeyi yaşıyor. Öte yandan iş yükü ağırlaşıyor ve hiçbir fazla ödeme yapılmaksızın uygulanıyor. Sağlık çalışanları ve kadın işçiler fazla çalışmaya en çok tabi tutulanlar. Tam zamanlı uzaktan çalışmanın zorlukları da büyüyerek yaşanıyor. Bu şekilde çalışanların yarısı kas ve iskelet sistemindeki ağrılardan, çoğunluğu ise zihinsel zorlanma, iş arkadaşlarıyla paylaşımda bulunamamanın yarattığı yoksunluk duygusundan söz ediyor. Uzaktan çalışma, ev ve çocuk bakımında geleneksel rollerin eklenmesiyle kadınlar için daha ağır bir yük oluşturuyor.

RİSK FAKTÖRLERİ

Çalışırken karşılaşılan risk faktörlerini işçiler şöyle sıralıyorlar:

Bulaşma potansiyeli olan ekipman ve nesneleri kullanmak (% 66), temas edilen kişilerin fazlalığı (% 60’ı en az 6, % 20’si 20’den fazla kişiyle), kamusal temas gerektiren pozisyonda çalışma (% 56), covid-19 hastalarının bulunduğu yerde çalışma (% 39, kadınlarda % 43), işyerinde 1 metreden fazla mesafenin bulunmaması (% 33), gerekli miktarda jel ve maskenin bulunmaması (% 39), kirli yüzey ve nesneleri dezenfekte edecek malzeme bulunmaması (% 33), hastalığa karşı korunaksız çalışanlara izin verilmemesi (% 52), iş arkadaşı hastalanmasına rağmen çevresi için karantina önlemi alınmaması (% 63), toplu taşımaya alternatif sağlanmaması (% 93).

Anketi yanıtlayan işçilerin % 38’i çalışmaktan kaçınma hakkını kullandığını söylerken, % 21’i korktuğu için, % 15’i ise haktan habersiz olduğundan kullanmamış. 10 kişiden 3’ü yaptığı işin bu süreçte temel bir gereksinim olmadığını, yine 10’da 1’i evden çalışabileceğini düşünüyor.

Özel sektörde (her statü ve vasıfta) çalışanların % 45-55’i tatil yapamayacağını düşünüyor. Kamuda ise bu oran % 38. Yine özel sektörde üçte biri, belirli süreli ya da geçici işçilerin ise % 47’si işini kaybetmekten korkuyor. Öyle ki vasıflı işçilerle diğerleri arasında bu açıdan sadece 5 puan fark var (% 30 ve % 35).

Bir sıhhi tesisat işçisi, “İşyerinde 3 kişiyiz. 15 Nisan günü bizi işe çağırdılar. Bilgi istememe rağmen hiçbir şey söylemediler. İşe başladık, maske yok, herkese iki eldiven, o da bir saatte yırtılıyor. Şantiyeye kamyonda iki kişi gittik, orada başka işleri yapanlarla iç içe çalıştık. Patrona çalışma koşullarının güvenli olmadığını söyleyince aynı akşam bizimle toplantı yaptı ve ya çalışırsınız ya da kapı orada dedi,” diye anlatıyor. Bu ve benzeri anlatımlar, hiçbir yabancılık hissi uyandırmıyor...

EVDEN ÇALIŞMA, GERÇEK ZAMANLI DENETİM

Evden çalışma, Fransa’da salgından sonra daha da artırılacak bir çalışma biçiminin pilot uygulaması işlevi gördü.(2) Salgın dönemindeki evden çalışma uygulaması yoğun ve gerçek zamanlı gözetim ve denetime, yemek, ulaşım gibi birçok kazanılmış hakkın kaybına dayanıyor. Tekelci kapitalistler kendilerine vazgeçemeyecekleri imkanlar sunan bu çalışma biçimine daha fazla asılacaklar. Buna karşılık işçi sınıfı da bir deneyim biriktirdi.

Aktif nüfusun % 18’ini temsil eden kafa emekçileri, evden çalışanların % 38’ini oluşturdu. Krizden önce büyük işletmelerde bu biçime başvuruluyordu fakat salgın döneminde bu şekilde çalışanların üçte ikisinin daha önce evden çalışma deneyimi yoktu. Evden çalışmaya asıl olarak patron inisiyatifinde geçilmekle birlikte, anketi yanıtlayanların % 15’i bunu kendilerinin istediğini ve ancak kendi ısrarları sonucu evden çalıştıklarını söylüyor.

Çalışma koşulları içerisinde bilgisayar, telefon vb.nin işyeri tarafından temini (% 65), üst kademeden düzenli destek (% 63), dinlenmek için bağlantıyı kesme hakkı (% 22), bağlanılacak saatlerin tanımlanması (%18), 16 yaşından küçük çocukları olan ebeveynler için daha kısa çalışma veya daha az iş yükü (% 17), telefon ve internet bağlantısının işyeri tarafından karşılanması (% 16); bunların hiçbirinin olmama oranı ise % 23. Çalışma koşullarının kötülüğü, evin çalışmak için sakin bir ortam olmaması (% 23, kadınlar için % 26), iş yükünün artması (% 40’a varan oranda), aynı zamanda çocuklarına bakmak zorunda olmaları (% 81, kadınlar için % 87). % 45’i iş arkadaşlarıyla konuşamamak, iş yükü ve çalışma süresinin artması (sırasıyla % 31 ve % 24), iş etiği, planı ve anlamına dair çelişki ve kayıp hissi (özellikle öğretmenlerde), alışılmadık sağlık sorunları -sırt ve boyun ağrıları, gözler (% 44), kaygı (% 33).

TALEPLER

Anketin sonuçlar bölümündeki önermelerden bazıları ise şöyle: Kapanma döneminin sona ermesi, yüksek riskleri barındırıyor. Önlemlerin gevşetilmesini ya da “normalize edilmesini” akla bile getirmemek gerekiyor. İşçilerin sağlığı garanti edilmek zorunda. Anket özellikle işyerine gidip çalışan işçiler için çok ciddi risklerin bulunduğunu gösterdi. Yaşananlardan dersler çıkarılmalı. Bu noktada işyerindeki işçi temsilcileri ve denetim mekanizmalarının (çalışma müfettişi, işyeri hekimi gibi) önemi daha da güçlendirilmek zorunda. (3)

İşe yeniden başlanması için sendikalarla anlaşma imzalanmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri tesis edilmeli, çalışma koşullarını denetim görevlilerinin etkileri artırılmalı, çalışma bakanlığı çalışma müfettişlerinin müdahalelerini engellemekten vazgeçmeli, işçilerin biyolojik risk bulunan, asbest ya da yüksekten düşme tehlikesinin bulunduğu işlerde çalışması yasaklanmalı, işyeri hekimlerinin bağımsız çalışması güvenceye alınmalı.

Güvenlik mesafesi diğer ülkelerin çoğundan daha az (Almanya’da 1,5 metre iken Fransa’da 1 metre). İşin reorganizasyonu sosyal temasları en aza indirecek şekilde yapılmalı. En küçük belirti gösteren tüm çalışanlar için hemen hastalık izni ve sistematik test yapılmalı. Onlarla temas halinde olanlar da teste tabi tutulmalı. Çalışanların pik saatlerde toplu taşıma kullanmasına alternatif yaratılmalı.

KENDİ AĞZINDAN

“Uzaktan eğitim çalışma süremi belirgin biçimde artırdı. Haftada 90 saate çıktı. Bu benim bilişsel yetilerimi ve konsantrasyon etkiledi.” (Öğretmen)

“Aralıklı çalışıyorum. Bu zaten benim geleceğim için en başta gelen sorun. Gösteri ve toplantı salonları yeni bir emre kadar kapalı (en azından Temmuz ortasına kadar). Biz en çok yaz sezonunda çalışıyoruz, ama bu defa olamayacak ve 507 saat çalışmış olma koşulunu karşılayamayacağımız için pek çok hak ve ödenekten yararlanma hakkımızı kaybedeceğiz.” (Müzisyen)

“Bu süreyi sendikal faaliyetin ve meslek hayatımın ön cephesinde geçirdim.” (Hemşire)

“Haftada bir gün izin verilmesine rağmen iş yükü aynı hatta arttı. Uzaktan çalışmada işimin organizasyonunda özellikle de evrakların imzalanması ya da meslektaşlarımla teknik konularda görüş alışverişinde bulunmakta güçlük çektim. Üst kademeden destek alamadım, şirketin veya CEO’nun kararlarının arkasına saklandı.”

“Postanede koli bölümünde sorumluyum. 3 haftadır her gün vardiya başına yaklaşık 200 müşteri geliyor. Sosyal mesafe önlemleri ve malzeme (eldiven, jel, pleksiglas) olmasına, müşteri sayısının sınırlanmasıne rağmen müşteri ile temas kaçınılmaz ve yüzlerce mektup ve koli ekibimi tedirgin ediyor. Zaman geçtikçe tehlikeli bir rutin oluşuyor.”

“Kişisel bilgisayarıma Zoom kurulumu yapmam için psikolojik baskı ve duygusal tacize maruz kaldım. Lüzumsuz toplantılara çok az katılıyorum. Şefim yazılı itirazlarıma yazılı ve sözlü olarak disipliner yaptırım tehditleri ile yanıt verdi. Çoğu zaman işle ilgili olmayan mesajlar atılıyor ve hafta sonu da şarkılar, şakalar falan gönderiliyor.”

“Birkaç gün önce Rouen’da bir sitenin şantiyesindeydim. Proje şefi ve işçilerle yaptığımız toplantıdan beş dakika sonra bir baktım ki tüm işçiler maskelerini çıkarmış!” (Çalışma müfettişi)

***

Özcesi: Korunma yoksa, çalışma da yok!

DİPNOTLAR:

1- https://luttevirale.fr/alerte/

2- Evden çalışmanın birden fazla biçimi var. Şirket sahiplerinin, yöneticilerinin evlerinin bir bölümünü gösterişli home office olarak düzenlemesi, elbette ki konumuz dışı.
Çevirmenlik gibi işler çoğunlukla evden yürütülüyor, fakat daha geniş zamanlılar.

3- Çalışmaktan kaçınma hakkı da içinde olmak üzere yasal haklarını kullanmaları -salgın dahil- işçilere tabakta ikram edilmiyor. Yaşamları için özsavunmayı kolektif ve kararlı davranarak yapabiliyorlar. CGT sendikası üyesi çalışma müfettişi Anthony Smith, evde bakım işinde çalışan güvencesiz kadın işçiler için iş güvenliği önlemleri alınmasını istemesi nedeniyle Çalışma Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırıldı.