Fransa’da Genel Grev Günleri: Başka Bir Başlangıç - Nilgün Güngör

Fransa’da beklenen günler geldi; 5 Aralık’ta başlayan genel grev ikinci gününü geride bıraktı. Başta kilit sektörler olmak üzere hayatın durduğu yaygın ve kararlı genel grev ile bambaşka bir başlangıç yaşanıyor. Özgücüne güveni artan işçi sınıfı daha 5 Aralık akşam olmadan genel grevi sürdürme kararları aldı. Şimdi hem genel grev devam ediyor hem de 10 Aralık günü için kitle gösterileri hazırlanıyor. Hedef, “diyalog” rampalarına, içe daralma ve parçalanma tuzaklarına düşmeden saldırıyı geri püskürtmek, yeni bir yükselişte bu daha başlangıç diyebilmek.

Burjuva medyanın tabiriyle “kara gün”ler bunlar. İşçi sınıfı için ise kendi gücünün, etkisinin aynası. Dünya burjuvazisinin en sevmediği dilden konuştuğu, üretimi, hayatı durdurduğu, sokaklarda, yürüyüşlerde, genel toplantılarda buluştuğu, kendi kararlarını alıp uyguladığı günler: Genel grev sabahının bomboş tren garları, metro ve tramvay platformları, hiç gelmeyen otobüsler, çocukların götürülmediği ilkokullar, kreşler bunun müjdesini veriyordu.

Burjuvazi toplu mezar kazıyor

Genel grevin konusu, işçi sınıfının emeklilik hakkı kazanımlarının saldırı altında olması. Emeklilik yaşının 64 ila 67’ye (ki AB burjuvazisinin yönelimi 70’e doğru) yükseltilmesi; çalışma ve prim ödeme süresinin 40’ı aşması (doğum yılı yükseldikçe artarak); emekli maaşlarının en yüksek ücretlere (memurlarda son kıdem durumuna göre) değil bütün çalışma yıllarının ortalamasına göre hesaplanması (hem bireyler, hem emekli çiftler, özellikle de tek yaşayan kadın emekliler için daha tehlikeli); farklı işkolu ve mesleklere, mesleki yıpranma koşullarına göre belirlenmiş olan 42 tip emeklilik rejiminin yerine puan biriktirme esasına dayalı tek bir emeklilik sistemi getirilmesi. Saldırıyla hedeflenen sadece süreyi uzatmak değil toplamda emekli maaşlarının düşürülmesi.

Bütün bunlar tüm toplumun yararına imiş gibi gösterilmeye çalışılıyor, emeklilik rejimlerindeki değişimin herkesin eşitliği düşünerek yapıldığı sis bombası ile. Bu propaganda, özellikle yarı-zamanlı ve güvencesiz çalışmanın artmasıyla emekliliği hayal bile edemeyen işçi sınıfı kesimlerini, gençleri, 2000’lerin göçmen işçilerini kayıtsızlaştırmanın bir imkanı. Sınıf davranışı ve olgunlaşmasını birlikte mücadelenin, grevlerin zorlu uğraklarından geçerek gerçekleştirmelerini önlemeyi amaçlıyor. Tek kurtuluş umudu olarak kendi yıldızını parlatmak, aralardan sıyrılmak gösteriliyor. Yeni emeklilik rejimini artan özel emeklilik uygulamalarıyla birleştirmek bir de.

Yine rakamlar dayanıyor burnumuza: Emeklilik sistemi 2025’te 8 ila 17 milyar euro açık verecekmiş. Fransa’da ömür beklentisi 82’nin üzerinde. 65 yaş üzeri nüfus yüzde 20’yi aşmış. Burjuvalar işçilerin yaşaması suçmuş gibi “devlet ne yapsın...” diye birbirlerini ağırlıyorlar. Siyaset meydanı gibi programlarda öncü işçiler Macron’un 2 yıl önceki seçim kampanyasında “emeklilik yaşına dokunulmayacağı” vaadini hatırlatıyor. Ama ne önemi var! Her sokak başında, alışverişte, gönüllü etkinliklerde, mitinglerde etkin bir yaşam örneği sunan ömür boyu çalışmış işçiler hiç yabancısı olmadığımız tarzda “kara delik” sayılıyor. Toplam artıdeğer kitlesinden emekli aylıklarına mümkün olduğunca az ayrılmalı çünkü.

Lizbon zirvesinden bu yana 20 yıldır düşürmedik mevzi bırakmayan saldırı Fransa işçilerinin kapısını yine çaldı. Burjuvazinin sözde “esneme noktası” -şimdilik- yeni emeklilik rejimine 2025’te geçileceği. Kısacası işçi sınıfı bu saldırıya karşı sussun; gelecek kuşaklara bir toplu mezar projesi bırakmaya ortak olsun. Ancak her işçi yaşayarak farkında ki, bu saldırı kendisi ile sınırlı kalmaz. 2016’da OHAL altında geçirilen İş Yasası gibi işyerlerinde ve sınıfın bütününde derin bir kırılmaya yol açacak -ama ya tersi olursa!... 5 Aralık’ta takılıp kalmayan, sendikaları alttan zorlayan, sarı yeleklilerden beslenen enerji buradan hayata akıyor.

Şehir mücadele ile konuşuyor

Genel grevin çağrısını CGT, FO, Solidaires, FSU, CFE-CGC sendikaları ile üç gençlik örgütü yaptı. Grev şehir içi otobüslerde baştan “süresiz” ilan edildi. Genel olarak ise yapılacak toplantılarla grevin devamına karar verilmesi söz konusu. En örgütlü kamuda bile sendikalıların oranı % 10’u aşmadığından, bu, sendika üyeleri ile sınırlı kalmayan bir genel grevi sürdürme iradesini sürekli güçlü tutmayı gerektiriyor. Greve CFTC (Hristiyan İşçiler Konfederasyonu) ile CFDT (Türk-İş muadili ve üye sayısı en yüksek sendika) katılmıyorlar. Ancak grevin güçlü yaşandığı ulaşım alanında bu direnç kırılabilir, grev iradesi pekiştirilebilir -ki greve katılımın yaygınlığı da bunun işareti. Grev sürecinde ücret kesintisi yapılacak. Sendikaların bir grev fonunun olmaması, sorumluluğu tek tek işçilerin, şubelerin ve diğer örgütlü inisiyatiflerin çabalarına bırakıyor.

Genel grev bütün kentlerde başta ulaşım ve genelde kamu sektörü olmak üzere güçlü bir karşılık buldu. Fransa çapında 1,5 milyona, Paris’te 150 bine yakın gösterici sokakları hıncahınç doldurdu. Şehir içi otobüsler, metrolar (14 metro hattından ikisi çalıştı), banliyö trenleri (sadece sabah ve akşam pik saatlere tren koyuldu), tramvaylar, şehirler arası hızlı trenler, temizlik işleri ve çöp toplama hizmetleri, hastaneler, acil servisler, okullar, üniversiteler, postaneler, itfaiye, rafineriler (8 rafineriden 7’si durdu), termik santraller (hepsi durdu). gaz ve elektrik enerji, Air France (kısmen), yer hizmetleri ve hava trafik kontrolörleri, barolar... İlk ve orta öğretimde özellikle Paris’te % 73’le rekor kırıldı. Greve karşı önden tehditler savuran özel sektördeki canlanma sendikalı otomotiv vb işyerlerini aştı. PSA, Renault gibi büyük işletmelerin de içinde olduğu 2000 özel sektör işyerinin genel greve katıldığı açıklandı. Metro, otobüs ve banliyö trenlerinin çalışmayacak olmasına yaslanmayan, kendisini grevci olarak deklare eden (ücret kesintisini göze alan) özel sektör işçilerinden de bir genel grev havası yayılıyor. Liseli ve üniversiteli gençlik saldırıyı “Geleceğimize el koyuyorsunuz” diye karşılayarak alanlarda olacağını haykırıyor. Bu öfke Paris’teki yürüyüşlerde sendikal sınırların aşılmasına, çatışmalarda sokakların ısınmasına da yaradı. Polis plastik mermi, göz yaşartıcı gaz ve copla sarı yeleklilerin gösterilerindeki saldırganlığını devam ettirdi. Genel grev, kitlesel ve militan gösteriler, genel toplantılarda alınan sürdürme kararları birbirini bütünledi. Kortejlerdeki canlılık ve coşku hiç azalmadı. İkinci gün olan 6 Aralık’ta hızlı tren seferlerinin % 90’ı, şehirler arası seferlerin % 70’i iptal edildi. Greve katılan banliyö tren makinistlerinin oranı 2. günde daha arttı (% 87,2).

Genel grev Macron karşıtı dizilimi de yeniledi. Yürüyüş kortejlerinde istenmeseler de, Sarı Yelekliler içerisinde kitle düzleminde varolan RN (Marine Le Pen) emeklilik taleplerini destekledi. Bütün bu yasaların yolunu düzlemiş olan SP (Sosyalist Parti) sahaya indi. Hakim ve savcılar, hatta sendikalı polisler de greve (bu sembolik!) katılacaklarını ilan ettiler.

İşçi sınıfı emeklilik yaşı ve koşulları nezdinde kendi zamanına, yaşamına, kaderine karar verme mücadelesini yeniden ısıtıyor. Hükümet emeklilik haklarına dokunmayacağını söylemesine rağmen sendikal hareketin gerilemesinden de yararlanarak yasayı sinsice hazırlayıp pervasızca ortaya koydu. İlk günün sonunda sadece sendikalı olmayan, greve katılmayan sendikalara mensup olanlardan sendikasızlara dek yüksek katılımla işçi hareketi fiili ve moral olarak güçlenmiş olarak çıktı. Günlere yayılacak bu mücadeleyi işçi hareketi karşı tarafı daha da zorlayarak sürdürecek.

Foto: Evrensel