Fransa’da demiryolcular iş güvenliği riskinden doğan grev hakkını kullanıyorlar - Nilgün Güngör

Fransa’da Nisan 2018’de özelleştirmesi onaylanan devlet demiryolları (SNCF) işçileri üç gündür iş güvenliği riskinden doğan grev haklarını (“hizmetten çekilme hakkı”) kullanıyorlar. Greve demiryollarında örgütlü bütün sendikalar katılıyor.

16 Ekim Çarşamba günü şehirler arası sefer yapan bir trenin hemzemin geçitten geçişi sırasında Ardennes’de saat 16:15’te meydana gelen ve trende görevli tek demiryolu işçisi dahil 11 kişinin yaralandığı kazanın ardından demiryollarında örgütlü sendikalar, 18 Ekim Cuma sabahından itibaren şehirler arası trenleri, yüksek hızlı trenleri ve Paris bölgesi banliyö trenlerini durdurdular. Demiryolu işçileri kendi yaşamları gibi yolcularınkinin de tehlikede olduğunu ve bu durumlara ilişkin iş yasasında yazılı “hizmetten çekilme hakkı”nı kullandıklarını açıkladılar. Okul tatillerinin başlangıcına denk gelen ve işin doğası gereği prosedürlere hapsolmadan yüksek oranda uygulanan grev kararı, SNCF yönetimini, hükümeti, tekelci burjuvaziyi ve burjuva medyayı çıldırttı. Demiryolu işçileri olmayan iş güvenliği sorunlarını uydurmakla, ilan edilmemiş grev yaparak hizmetten çekilme hakkını istismar etmekle, tatilcileri ve başkent halkının yaşamını zora sokmakla suçlanıyor. Ardı ardına televizyon programlarına konu olan demiryolcular hedef tahtasına çatılıyor, tehditler savrulup yaptırımlar hazırlanıyor.

İş yasası, işçilere iş güvenliği riski bulunması halinde işi durdurma hakkı veriyor. Nitekim kaza da şehirler arası trenin hemzemin geçitte bir kamyon konvoyuna çarpması şeklinde meydana geldi. Trende sadece bir demiryolcu vardı ve kendisi de yaralanmasına rağmen yolcuları kurtardı. İşte bu yüzden, “Hizmetten çekilme hakkı, işçilerin dikkat et, ciddi bir sorun var demesi anlamına geliyor. Biz demiryolunu kamu hizmeti olarak gören özenli bir sürücü sayesinde bir trajediyi önlemiş olduk ama bu iş böyle devam edemez,” diyor demiryolcular. Hepsi de trenin otomatik kumanda olmadan çalışmasını getiren tek sürücülü işletim sistemine karşı. Bu işletim sisteminin yolcular için tehlikeli olduğunu söylüyorlar. 15 Aralık’tan itibaren istasyonlarda kalkış izni veren hareket memurluğunun kaldırılacağını, bu sorumluluğun da sürücüye yükleneceğini belirtiyorlar.

Hizmetten çekilme hakkı iş yasasında işçinin bireysel bir hakkı olarak yer alıyor. İşçinin kendi sağlığı ya da yaşamına ilişkin ciddi ya da yakın bir tehlikenin bulunduğuna inanmasına sebebiyet veren mantıklı sebepler olması halinde bir durumdan çekilme hakkının varlığına işaret ediyor. Hakkı kullanmadan önce amirini tehlikeye ilişkin uyarması gerekiyor. Tehlikenin ciddiyet ve yakınlığı da sıkı sıkıya -ölümcül ya da ağır sakatlığa yol açma veya radyasyonda olduğu gibi daha sonra etki etme riski- tanımlanmış. İşin bu kısmı ise tahmin edilebileceği gibi iş güvenliği riskinden kaynaklı grev ve iş yavaşlatmalarda bir mücadele alanı. Zira sendikalar ciddi ve yakın bir tehlikeden bahsederken demiryolları genel müdürlüğü “Yok öyle bir risk,” diyor. “İlan edilmemiş ve rutin dışı iş bırakmaya gerekçe oluşturacak sebepler yok ortada.” Hükümet de aynı hattı izliyor. “Çekilme hakkını kullanıyoruz diyerek yolcuları cezalandırmış oluyorlar. Burada bir hakkın istismarı söz konusu.”

Demiryolları genel müdürlüğünün Cuma sabahı palas pandıras sendikaları toplayıp 15 Aralık’tan itibaren uygulanacak kalkış prosedürlerine ilişkin kaygıları yanıtlama çabası işe yaramadı. Ana garlar, tren yolları üç gün boyunca televizyon ekranlarını kapladı. Greve en güçlü katılım şehirler arası çalışan low-cost trenlerden oldu. İşçileri sınıfsal haklarından arındırarak 5-6 saatlik yol biletlerini 10 euro’ya indirme başarısını gösteren bu trenler artık sadece özelleştirmenin değil mücadelenin de simgesi oldu.

Fransa’da 13 Eylül günü yakın tarihin en yüksek katılım oranına sahip ulaşım grevine tanık olundu. Sadece banliyö trenleri, şehirler arası trenler, yüksek hızlı trenler değil, metro ve şehir içi otobüslerin katılımı ile ulaşım işçileri burjuvazinin anladığı yerden konuştular. Kentler ıssızlaştı. Hazırlanan emeklilik yaşını yükseltme ve emeklililerin yaşam koşullarını daha da düşürme yasalarına karşı yapılan bu güçlü eylem, son bir yılın ezberleri bozan mücadele birikimlerini de yansıttı.

Bu defa da demiryolcular, mücadele ile elde edilmiş yasal bir kazanmın sağladığı meşruiyeti burjuvazinin karlarını çiğneyerek değerlendireceklerini, işçiye bireysel olarak tanımlanmış çekilme hakkını kolektif olarak kullanacaklarını, grevin kapıyı çalıp izin almadan uygulanacağını, en etkili mücadele aracının şalterleri olduğunu gösterdiler. İşte burjuvazinin “istismar” çığlıkları da buradan geliyor!