Geçtiğimiz hafta Seul'ün merkezinde düzenlenen gösteride binlerce gösterici ABD ve Güney Kore'nin üzerinde anlaştığı Terminal Yüksek İrtifa Alan Savunması (THAAD) sisteminin geri çekilmesini talep etti. Yeni silahlanma sistemi, bu yılın başında açıklanmasından beri protestoların hedefi. Gösteri Haziran sonundaki ABD-Güney Kore zirvesiyle aynı zamana denk getirildi. Bu arada yeni hükümetin projenin uygulanmasını en azından gelecek yıla erteleyecek bir çevresel etki değerlendirmesi yaparak ortamı yatıştırmaya çalışacağı da gelen haberler arasında.
Hong Kong’un İngiltere tarafından sömürgeleştirilip Çin'e özel ekonomik ve siyasal bir bölge statüsünde devredilmesinin yirminci yılında gündemde bir grup muhalifin tutuklanması var. Son birkaç yıldır, özellikle de 2014 yılındaki büyük eylemlerin ardından Çin'in Hong Kong’un içişlerini denetlemesine karşı hareket sürüyor. İşçi protestolarının bir hedefi de bu durumun işçi hakları üzerindeki etkileri. Çin devlet başkanı Xi Jinping'in gidişinin ardından göstericiler tekrar sokakları zaptetti.
Geçtiğimiz hafta Kamboçya'da sendikalara karşı açılan savaşta yeni bir cephe açıldı. Küresel dev Carlsberg için bira üretimi yapan Cambrew, Kamboçya Gıda ve Hizmet İşçileri Federasyonu'na (CFSWF) dava açtı. Şirket geçen yıl Sihanoukville'deki tesisinin deposunda çalışan 100 işçinin beş gün greve gitmesine misilleme olarak 60.000 dolar tazminat istiyor. Dava, Cambrew'un bağımsız sendikalarda örgütlenmeye çalışan işçilere yönelik saldırılarının bir devamı ve başlangıcı da 2015 sonlarında 11 hastane işçisinin işten çıkarılmasıyla gelişen mücadelelere dayanıyor. Bu olayda işçilerin haklarını CFSWF savunmuştu.
Kolera Yemen emekçileri arasında 13.000 kişinin ölmesine yol açtı. 5.000'i aşkın da yeni vaka görüldü. Bu beklenmedik salgın aslına bakılırsa Arap Baharı döneminde statükoya karşı başkaldıran demokratik halk güçlerini yıkıma uğratan amansız savaşın bir sonucu. Savaş aynı zamanda Suriye'de olduğu gibi halk ayaklanmalarını bastıran karşıdevrimlerin bir parçası. Birçok bölgesel güç savaş ganimetleri için ölümüne bir rekabet içerisinde. Kapitalist güçler arasındaki bu rekabette ilk kaybeden ise her zaman olduğu gibi işçiler.
Geçtiğimiz hafta Hindistan'ın birçok kentinde onbinlerce gösterici çetelerin Müslümanlar ve diğer azınlık gruplara yönelik katliamlarını protesto etti. Faşist çetelerin saldırıların bahanesi olarak Hindu dininde ineklere saygı gösterilmesini kullanmasından dolayı bu cinayetler “inek terörizmi” diye anılıyor. Faşist gruplar Narendra Modi'nin başında bulunduğu BJP'nin hükümet olmasından bu yana saldırılarına hız verdiler. Modi, cinayetleri ancak birkaç gün önce kınayabildi. İnsan hakları savunucuları saldırıların artışından Hindu milliyetçiliğini kışkırtan BJP hükümetini sorumlu tutuyorlar.
Seul'de 30 Haziran günü 50.000'i aşkın işçi gösteri yaptı. İşçilerin talepleri asgari ücretin 10.000/saat (yaklaşık 9 dolar/saat) olması, güvencesiz çalışmaya son verilmesi ve işçilerin özgürce sendikalaşabilmesi. Güney Kore'de işçiler ücret ve çalışma koşullarını sürekli aşağı çeken dibe doğru yarışa karşı iş güvenliği ve herkes için insanca yaşanabilir ücret mücadelesi veriyor. Hafta sonu ayrıca 5.000 kamyon şoförü de sendikalaşma talebi ile gösteri yaptı.