“ASGARİ”de Yaşayanlar - 6: Karaca Ailesi... 2016 Şubat Ayı / İşçi Aileleri Nasıl Geçiniyor? – İSİG Meclisi

İşçi Sağlığı Mücadelesi İle Asgari Ücret Mücadelesi Birbirinden Ayrılamaz 
 
Ön Not: Raporlarımız gerçek hayat hikâyelerine dayanmakta, yalnız işçilerin kişisel bilgileri -koruma amaçlı- olarak değiştirilmektedir…

ASGARİ’de Yaşayanlar – 5
 
Asgari ücrete ilişkin tartışmalar devam ediyor.  7 Haziran - 1 Kasım  seçimleri arasındaki periyotta tartışmanın konusu asgari ücretteki artışın ne kadar olacağına dairdi.  Ancak 2016 yılı itibariyle asgari ücretin 1300 TL olarak gerçekleşmesi emekçiler açısından başka tartışmalara da zemin hazırlamıştır. Bunlardan biri yakın zamanda metal işçileri tarafından da dile getirilen asgari ücretteki arttışın işçilerin kıdemine göre nasıl şekilleneceği konusuydu.
 
Bu sebeple son dönemde yaşanan bir dizi gelişme; Türkiye’de ve dünyada yaşanan grevler, eylemler, işçi dayanışmaları ve diğer emek mücadeleleri tartışmayı farklı bir açıdan değerlendirmeyi de gerekli kılıyor. Özellikle Renault işçilerinin işten çıkarılan arkadaşları için başlattıkları direnişlerinin önemi yanında asgari ücretin maaşlarına yansıtılması için “ek zam” taleplerinin de Ford, Tofaş gibi diğer metal sektöründeki işçiler tarafından da desteklenmesi “insanca yaşam, insanca ücret” söylemini diğer emek örgütleri için de daha çok somutlaştırmıştır.
 
Öte yandan kıdem tazminatını da fiili olarak sonlandıran ve hükümetin “güvenceli esneklik” söyleminin güvencelerinden birini oluşturan “kiralık işçilik” uygulamasıyla ücret tartışmaları iktidar ve sermaye tarafından da planlı bir şekilde devam etmektedir. Taşeron çalışmayı aratacak nitelikte olan ve Özel istihdam Büro’ları aracılığıyla uygulanacak olan “kiralık işçilik” ile işçilerin pazarlık gücü ellerinden alınırken asgari ücret üzerinde bir ücreti belirlemeleri de imkânsız hale getirilmektedir. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in son dönemde işsizlik oranlarını azaltmak için tek çözümün işgücü piyasalarını reformlarla esnek hale getirmek olduğunu ve diğer taraftan Meclise tasarı halinde de sunulan yeni işe girişlerde bireysel emekliliğe otomatik katılımı belirten demeçleri de “kiralık işçilik” gibi esnek çalışma biçimlerinin iktidar eliyle çalışma yaşamına yönelik devam ettirilecek gaspların habercilerinden biri olarak kabul edilmelidir.
 
İşten çıkarmaların ve işsizlik oranlarının gittikçe arttığı, iş güvencesinin yerle bir edildiği esnek, kuralsız ve sendikasızlaştırılmış çalışmaların ivme kazandığı günümüzde emekçiler canlarından geçecek kadar yoğun baskıya maruz bırakılmaktadır. Bir yandan ülkenin en zengin ve en yoksulu arasındaki fark eşitsizce hızla artarken bir yandan da Antalya’da işten çıkarıldığı için belediye önünde bedenini yakan işçi arkadaşımız, yoksullaşmanın ve güvencesizliğin bir bedeni nasıl yok ettiğini, gelir eşitsizliğinin ve çarpık bu düzenin boyutlarını gözler önüne sermektedir.
 
Bedenini yakan, intihar eden işçiler veya işsizler, savaşta ölen onlarca insan karşısında toplum olarak yaşamanın dayanılmaz ağırlığını hissettiğimiz bu son süreçte; 2016 yılının ilk iki ayında en az 255 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir. Her geçen gün kapitalist çalışmanın işçi sağlığını ve iş güvenliğini tehdit ettiği, sermaye ve devletin tüm baskı, şiddet ve sömürü ile ölümlere, cinayetlere yol açtığı aşikâr olsa da emekçiler için “çalışma acısı”nı unutturacak tek kurtuluş yolunun ortakça ses çıkartabilecekleri örgütlü mücadele olduğu kesindir.
 
Mücadele alanlarından biri olan “Asgaride Yaşayanlar” çalışmamızda ise üç emekçi ailesinden biri olan Karaca ailesinin Şubat ayı yaşam şartlarını değerlendirmeye çalışacağız. Üç ay önce Kasım ayında gelir-gider açığı veren ailenin asgari ücrete yapılan zam sonrası yaşam standartlarında ne gibi değişikler olduğunu, gelir ve giderleri arasındaki dengeyi nasıl sağlamaya çalıştıklarına dair incelemelerimiz olacak. Bu bağlamda aileyi kısaca tanıyalım…
 
KARACA AİLESİ
Fatma Karaca 46 yaşında evli ve bankacılık sektöründeki büyük ölçekli bir şirkette temizlik elemanı olarak çalışan taşeron bir işçidir. Bunun yanında ayda 4 defa yarım gün evlere temizliğe gidiyor ve aileye ek katkıda bulunmaya çalışıyor. Eşi Yılmaz ise uzun bir süre inşaat işçisi olarak çalışmış ama iş kazası geçirmesi sebebiyle sonradan nalburda çalışarak geçimini sağlamaya başlamıştır ve hala aynı işyerinde çalışmaya devam etmektedir. Ailenin her iki bireyi de haftada 6 gün çalışıyor.
 
Karaca ailesinin çocukları yok; ancak akrabaları olan 19 yaşındaki üniversite öğrencisine, eğitim masraflarına destek olmak gibi maddi yardımdan öte manevi bir yakınlık duyduklarını belirtiyorlar. Aslen Erzurumlu olan aile İstanbul Esenyurt ilçesinde kredi ile aldıkları bir evde ikamet ediyor.
 
Karaca ailesi ile ilk defa Kasım ayında tanışmıştık ve Kasım ayında yapılan değerlendirmede ay sonunda gelirden fazla giderlerinin olduğunu belirtmiştik. Aradan geçen üç ay içerisinde ailenin durumunda harcama kalemleri arasındaki dağılım dışında fazla bir değişiklik bulunmuyor. Şimdi Karaca ailesinin Şubat ayı gelir-gider durumunu inceleyelim.
 
Karaca Ailesinin 2016 yılı Şubat ayı giderleri şu şekildedir:
 
 
Ailenin, toplam giderlerinin yüzde 31’i kredi ile aldıkları ev ödemesi, yüzde 12’si gıda ihtiyacı ve yüzde 29’u da sadece banka kredi kartlarına verilen harcamalardan oluşmaktadır. Kısacası, Karaca ailesinin toplam giderlerinin yüzde 60’ı bankadan borçlanarak aldıkları ev ödemesi ve kredi kartı borçlarından meydana gelmektedir.
 
KARACA ailesinin Şubat ayı aylık gelir durumu şu şekildedir:
 
 
Karaca ailesinin aylık 3.018 TL gelirine karşılık 3.162 TL gideri olduğu görülmektedir. Dolayısıyla aşağıdaki tabloda da görüleceği gibi aile, Şubat ayını da Kasım ayı gibi yine gelir-gider açığı vererek kapatabilmiştir. 
 
 
Ailenin Şubat ayında toplamda 144 TL gelir-gider açığı verdiği görülmektedir. Ancak ev işçiliğinden gelen ek gelir olmasaydı aile, 2.718 TL aylık ücretleri ile ay sonunu 444 TL açıkla kapatıyor olacaktı.
 
Öte yandan Karaca Ailesi’nin Şubat 2016- Kasım 2015 ayları arasındaki gelir ve giderlerini de karşılaştıralım:
 
 
 
Buna göre Karaca ailesinin aylar itibariyle gelir-gider dengesi de aldıkları ücret ve harcamalara göre değişkenlik göstermiştir ve genel durum aşağıdaki tabloda ana hatları ile karşılaştırılmaya çalışılmıştır.
 
 
Bu veriler doğrultusunda ortaya çıkan sonuçları şöyle sıralayabiliriz:
 
1-Karaca ailesinin giderlerinde %4; gelirlerinde ise %5 oranında bir artış olduğu ortaya çıkmıştır. Buna göre ailenin Şubat ayı gelirleri Kasım ayına göre 152 TL artış göstermesine rağmen, ay sonunda 144 TL ile yine gelir-gider açığı verilmiştir. 

2- Ailenin mevsimsel değişikliklere bağlı olarak ısınma vb. sabit faturalar yanında eğitim, ulaşım gibi temel ihtiyaçlar için yaptığı harcamalarda da Kasım ayına göre artış yaşandığı görülmektedir. Ayrıca ailenin Kasım ayına göre kredi kartı borç ödemeleri %10 oranında artış göstermiştir. Giyim, ev eşyası gibi ihtiyaçlar için hiçbir harcama olmamasına rağmen kredi kartı borçlarının neden artış gösterdiği sorusunu sorduğumuzda ailenin verdiği cevap; önceki aylardan gelen gıda harcamalarının kredi kartından borçlanarak sağlandığı ve nakdi paraya ihtiyaçları olduğu zamanlarda da “nakit avans” olarak kredi kartından para çektiklerini, bu sebeple de kart ödeme gününün gelmesiyle harcamalarda artış yaşandığı yönünde olmuştur.

3- Bir işçi ailesi olarak Karaca ailesinin özelinde ve toplum genelinde asgari ücretin artışı yaşam standartlarında esaslı bir değişiklik yaratmamaktadır. 2016 yılı itibariyle gıda, doğalgaz, elektrik, ulaşım vb. temel giderler için yapılan zamların da etkisiyle emekçilerin harcamaları artış göstermektedir. Dolayısıyla Karaca ailesi gibi pek çok emekçi ailenin ay sonunda borçlanarak ve açık vererek geçimlerini sağlayabildikleri rahatlıkla söylenebilir. 

4- Asgari ücret, açlık sınırı, yoksulluk sınırı gibi düzeyler belirlenirken; ülkenin nüfus yapısı, devletin nüfus politikaları mutlaka göz önüne alınmalıdır. 

Görünen o ki asgari ücret artışı son yıllarda yükselen işçi mücadelelerinin haklı kazanımı sonucunda iktidarca bir taviz olarak verilmişti. Ancak bu tavizin akabinde gelen işten çıkarmaların artış göstermesi, çalışma yaşamına dair esnek uygulamalar, çalışma yasalarının kuralsızlaştırılarak işverenler lehine güçlendirilmesi ve örgütsüzleştirme politikaları devletin ve sermayenin emekçileri sömürmeye yönelik temel araçları olarak devam etmektedir. Bu noktada emekçi kitlelerin kazanımlarını sağlayacak olan sınıf esaslı ortak bir mücadele alanı yaratabilmektir. Ayrıca “insanca ve onurluca yaşam” talebi için verilen mücadelede  “asgari ücret artışı”, “ek zam” , sendika özgürlüğü gibi ortak mücadeleler “özgürlük ve barış” talepleri ile bütünleştiği oranda daha güzel günler bizi bekleyecektir.

İletişim
isigmeclisi@gmail.com
0505 983 54 70 
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi