30 Ocak 2022 tarihinde Evrensel Gazetesinde yer alan Ebru Yiğit’in “Biz Adalet Peşindeyiz, Sesimize Ses Olun” başlıklı yazısını okuyunca, kararın açıklanacağı gün “Sese ses olundu mu ve Hendek için- Herkes İçin Adalet Geldi mi?” başlığı ile Evrensel’e değerlendirme yazısı yazmayı düşünmüştüm. Yazımın ana temasını da, “işyerlerinde işçilerin, emekçilerin hayatını kaybettikleri düzende kime ne ceza verilirse verilsin adalet sağlandı diyemeyeceğimiz, sadece, işçilerin, emekçilerin hayatını kaybetmedikleri gün adalet sağlandı” diyebileceğimiz teması üzerine oluşturmuştum. Yazımı yine aynı tema üzerine kurgulamakla birlikte, 31 Ocak 2022 tarihinde dava öncesi yapılan açıklama sırasında Mervenur Yılmaz’ın’ “Yakınlarınızın, Sevdiklerinizin; Adliye Koridorlarında Adalet Aramaması İçin Bugün Siz Kendi Adaletinizi Arayın Asla Güvensiz Çalışma Koşullarına Emek Sömürüsüne Sesiz Kalmayın, bu cinayet düzenini dik durarak, mücadele ederek değiştirebiliriz” sözü kurgumdaki temaya da uyuyordu. O nedenle başlığa Mervenur’un sözlerini koydum. Yazıda, hem sese ses olma, hem de güvensiz çalışma koşullarına sessiz kalmama çağrısını tartışmak istiyorum.
Dava öncesi yapılan açıklamada hem patlamada hayatını kaybedenlerin yakınları, hem de avukatlar sanıkların “bilinçli taksir”den değil, “olası kast”tan yargılanmaları gerektiğini söylediler. Duruşma sürerken savcının sanıkların savunmalarını “olası kast” a göre vermelerini istediği, Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası sahibinin de; CHP, HDP, TİP, EMEP, Milletvekili ve yöneticileri davayı izliyorlar diye savcının mütalaasını değiştirerek “olası kast” tan yargılanma istediğini belirttikleri haberi geldi. Duruşma sırasında Avukat Can Atalay'ın söylediklerinden anlıyoruz ki; “ yaşlılık gerekçesiyle tutuksuz yargılanan sanık Ali Rıza Ergenç, yargılamanın taraflarını arayarak 22 tane şikayetten vazgeçme dilekçesi almış.”
Ebru Yiğit’in haberine göre; Hendek patlamasında kardeşi Sabahattini kaybeden Hatun Göktepe; “Türkiye’ye sesleniyorum. Adalet hepimize tecelli etsin. Parası olanlar mahkeme salonlarında istediği gibi konuşmasın artık. Bizler de konuşalım. Bizim canımız yandı, biz kardeşlerimizi toprağa verdik. Mahkûm, katil her seferinde kalkıp konuşuyor ama bize söz hakkı yok. Yoruldum demiyorum, sonuna kadar bu davanın peşindeyiz. Bütün işçilerin hakkının peşinde olacağız, herkesin yanımızda olmasını istiyoruz. Yalnız bırakmayın bizi, sesimize sen olun” demiş, kendilerini ziyaret eden Emek Partililere.
Sakarya'nın Hendek ilçesindeki Coşkunlar havai fişek fabrikasında 3 Temmuz 2020'de meydana gelen patlamalarda 7 kişi hayatını kaybetmiş, 127 kişi yaralanmıştı. Patlama ile ilgili davanın 7'inci celsesi, Sakarya 1'nci Ağır Ceza Mahkemesi Ferizli Kampüsünde görüldü. Ancak, davada karar verilmedi, savunmaların yapılması için dur uşma 28 Şubat 2022 tarihine ertelendi.
İSİG Meclisi “aylık iş cinayetleri raporları”na göre 2020 yılı Ağustos-Aralık aylarında 1.325 can daha gitti, iş cinayetlerinde. İSİG Meclisi 2021 Yılı İş Cinayetleri Raporunda da 2021 yılında iş cinayetlerinde 2.170 işçinin hayatını kaybettiği belirtiliyor. Yani Hendek patlamasından bu yana en az 3.495 ölüm daha oldu. Yani Hendek patlamasında hayatını kaybedenlerin 500 katı katar can daha gitti iş cinayetlerinde. ILO standartlarına göre de en az 20.000 canı meslek hastalıkları sonucu kaybettik.
Toplu ölümlerin meydana geldiği, Davutpaşa patlaması, OSTİM patlaması, Soma katliamı davaları sol- sosyalist partiler, sendikalar, emek-meslek örgütlerince izlendi, kamuoyu bilgi sahibi oldu, ya diğerleri. 22 Kasım 2012 tarihinde Samsun Eti Bakır İşletmeleri’nde amonyak tankının 300 tonluk kapağının montaj çalışması yapan işçilerin üzerine düşmesi sonucu 5 işçinin yaşamını yitirmesine ilişkin dava ne oldu. Ya, 30 Ocak 2013 tarihinde Gaziantep’te bir galvaniz fabrikasında meydana gelen patlama sonucu 7 kişinin hayatını kaybetmesine ilişkin davanın sonucu ne? 301 insanın hayatını kaybettiği Soma Katliamı nedeni ile görülen davada tek bir tutuklu bile kalmadı. Tek ölümlü olanlar haber bile olmuyor. Hendek patlamasından sonraki 3.495 ölümün hangisi için dava açıldı ve sonuçları ne?
Davanın görüldüğü 2 günde yaşananlar, işçi sağlığı ve güvenliği yönünden 2 önemli noktayı hatırlattı bize;
Yazının başlığında verilen mesajın gereği yerine getirilmelidir, öldükten sonra sahip çıkmak yerine, işçilere “Yaşam Hakkı”, “ Sağlıklı Yaşam Hakkı” nın önemi kavratılmalı, ve işçi sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasının vazgeçilmez bir talep olduğu bilinci ile işçiler mücadeleye sevk edilmelidir. Bu yazının kapsamında bunun nasıl yapılabileceği konusuna girmeyelim, ileride gündeme alabiliriz.
Ölenlerin yakınları, CHP, HDP, TİP’li milletvekilleri ile EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz'in davayı izlemesinde memnuniyetlerini belirtirken, Sanıklar, bir önceki duruşmada “bilinçli taksir”e göre cezalandırılmaları istenirken, 30 Ocak günü yapılan duruşmada “olası kast” a göre savunma vermelerini istemesinin nedeninin Milletvekilleri ve Genel Başkanın davaya katılması ile ilişkilendirmiş, davayı izlememelerini istemişlerdir.
Davaya sendikaların, DKÖ’lerin, sol, sosyalist çevrelerin yeteri kadar olmasa da duruşmada olmaları ailelerdeki olumlu, sanıklar ve vekilleri üzerindeki olumsuz etkisini göstermiştir.
Öyleyse, siyasi partiler, sendikalar, emek ve meslek örgütleri öncelikle ölümlerin olmaması için bir araya gelmeli, bilinç ve karşı duruşu örgütlemelidir.
Sendikalar, siyasi partiler, emek ve meslek örgütleri iş cinayetlerinde sadece ve sadece işverenlerin sorumlu olacağı konusunda net duruş sergilemeli, uzman, hekimin kusurlu olabileceği gibi bir düşünceyi taşımamalıdırlar.
28 Şubatta görüşmek dileğiyle.
*Makina Mühendisi