İş göremez hale gelene kadar...

SAVRANOĞLU DERİ’DE SAĞLIKSIZ KOŞULLARDA ÇALIŞAN İŞÇİLER İŞ GÖREMEZ HALE GELİYOR

11-15 Eylül 2011 tarihlerinde İstanbul’da yapılacak olan 19. Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi yaklaşırken, Savranoğlu Deri Fabrikası işçileri, ilkel çalışma koşullarında “iş göremez raporu” alana kadar, bir anlamda kanlarının son damlasına kadar çalıştırılmaya devam ediyor. İşyerindeki işçiler için astım, bronşit, verem ve kanser sıradan hastalıklar haline gelmiş. Çalışanların, devletten ve sorumlulardan umutları o kadar azalmış ki, açıkça ifade edemeseler de “iş göremez” raporu alınca bu çilelerinin bitebileceğini düşünüyorlar. İnsanca çalışma koşullarına kavuşabilmek için üye oldukları sendika ise işveren tarafından birçok hukuksal mevzuat bahane edilerek kabul edilmiyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, çalışma koşullarındaki hukuksuzluklarla ilgilenmezken, işçiler sağlıklarına tekrar kavuşabileceklerini umut edemiyor.

Turan Kara / Evrensel
 
Fabrikada fenalaştı
 
Bunun son örneği fabrikada 7.5 yıldır çalışarak astım hastalığına yakalanan ve geçtiğimiz gün çalışma esnasında fenalaşarak hastaneye kaldırılan Sevinç Bakırcı oldu.
 
Sevinç Bakırcı işyerinde çalışırken sabah 10.00 civarında nefes darlığı krizi geçirerek, Menemen Devlet Hastanesi acil servisine kaldırıldı. Burada hafta sonuna kadar yatmak zorunda kalan Bakırcı doktorlar tarafından Tepecik Devlet hastanesine sevk edilerek iş göremez raporu için başvurması istendi. Hastanede yattığı odada konuştuğumuz Sevinç Bakırcı, “Doktorla konuştuk çalışmaz raporunu bu hastanenin vermediğini, Tepecik hastanesine gitmemiz gerektiğini söyledi. Orası da 6 Eylül tarihine gün verdi. Orada heyete gireceğim. İş göremez raporu verirlerse artık çalışmayız” diyor.
 
Hem bel ve boyun fıtığı hem de astım
 
Sevinç Bakırcı ve aynı işyerinde çalışan eşi Cavit Bakırcı’nın anlattıkları ise çalışma koşullarının çağlar boyu gerilerde olduğunu gösteriyor. Sevinç Bakırcı, fabrikanın boyahane bölümünde çalıştığını söyleyerek, “Sabah işe gittiğimde bir şeyim yoktu, saat 10 gibi makine çalışınca birden sıkıştım. Astım olduğum için, devamlı kullandığım fıs fıs (hava tüpü) yetersiz geldi, fenalaşınca acil servise getirdiler. Doktorlar hafta sonuna kadar yatmam gerektiğini söyledi. 7.5 yıldır çalışıyorum, bel ve boyun fıtığının yanında 1 senedir astım tedavisi görüyorum. Fabrikada havalandırma yok, makinelere bağlı olan bacaların kimyasal gazları çekmesi gerekiyor ama bacalar düzenli çalışmadığı için gazları çekmiyor. Öyle olunca bütün kimyasal gazlar makinenin altından geri tepiyor ve biz onları soluyoruz. Bize sadece ucuz toz maskelerinden veriyorlar. Çeşitli zehirli maddeler ve asitlerle bidonlardan maşrapalarla alarak yapılan karışımı el arabalarıyla boya makinesine götürürüz. Yaklaşık 120 kiloluk bidonları bize taşıtırırlar, kimi zaman el arabasındaki bidon devrilir. Bidondaki zehirli maddeler elimize, ayağımıza, vücudumuza, ağzımıza, yüzümüze gelir. Sadece sileriz. Ayıptır söylemesi, içimize kadar ıslandığımız zamanlar olur. Bizden daha gençler bile ağzında hava tüpü ile çalışıyor, mecburiyetten çalışıyoruz. Başka yerde iş bulmamız zor, burada da bu adam bu şartları dayatıyor” dedi.
 
Motosikletle taşıdı
 
Aynı işyerinde 8.5 yıldır çalışan eşi Cavit Bakırcı ise daha önce yaşadığı bir olayı anlatarak çalışma şartlarını özetliyor. “Doktor, baskılara dayanamadı bıraktı gitti. Doktor 2 gün rapor verdiği zaman ustabaşıları ve fabrika sahibi doktora çıkışıyordu. İşçiye hastane sevki verdiği zaman kızıyorlardı, doktor sevk veremiyordu. Eşim bir defasında rahatsızlandı, kimse hastaneye götürmedi. Dışarıda sicim gibi yağmur olduğu halde, motosiklete bindirdim sırılsıklam olduk, özel hastaneye götürdüm” diyen Cavit Bakırcı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bölge Müdürlüğünden gelen denetçilerin de koşulları görmezden geldiğini söylüyor. “Boyahanede çalışanların hemen hepsi hava tüpü kullanıyor. Özellikle kadınların hepsi rahatsız. Çalışma Müdürlüğünden kimsenin gelip gelmediğini görmüyoruz, gelenlerin hiç birisi de yanımıza uğramıyor. Yukarda patronla konuşup gidiyorlar. Onlardan birisi geldiği zaman sigortasız çalışanları saklıyorlar, ustabaşılar gibi kendi adamları ile görüştürüyorlar sonra müfettişler gidiyor.
 
Müfettişler bir seferinde ücretleri elden mi veriyor, bankadan mı diye sordu ama fabrika sahibinin adamlarına sordu, gitti” diyen Bakırcı,  işverenlerin işçiye kıymet vermediğini belirterek, “İşçiye mal gibi davranıyorlar, insan gibi değil. Yemekhane cehennem gibi sıcak, makinelerin üst katında yemek yiyoruz, makinelerin sıcaklığı ve buhar yemekhaneyi cehenneme çeviriyor. 2 lokma yemek yiyene kadar kan ter içinde kalıyoruz” diyor.
 
Annem tekrar sağlığına kavuşsun
 
Sevinç Bakırcı’nın hastaneye kaldırıldığını öğrenen 15 yaşındaki kızı Tuğçe de hastaneye gelerek annesine refakat etmeye başaldı. Tuğçe, duyduğunda korkarak hastaneye geldiğini söyleyerek “Zaten çocukluğumdan beri doğru düzgün göremedim. Gece gündüz belli olmadan çalışıyorlardı. Bazen eve de gelmiyorlar, fabrika da kalıyorlardı, o zamanlarda bende teyzemde kalıyordum. Şimdi annemin rahatsızlandığını duyunca daha çok üzüldüm. Çalışma koşullarının düzelmesini, sendikanın girmesini, işten çıkartılmamalarını istiyorum. Annemin sağlığına tekrar kavuşmasını diliyorum” diye konuştu.