Kapitalizmin Vazgeçilmezi, Çocuk İşçiliği - Mustafa Arslan

Çocukların çalışması, üretime katılması bütün toplum biçimlerinde görülür. İlk toplumlarda çocuk emeği, topluluğun bir parçası olarak üretime katılıyordu. Çocuk emeği, topluluğun kendisini yeniden üretmesinin doğal bir eklentisiydi. Topluluğun ailelere ayrılmasıyla birlikte, aile emeğinin bir eklentisi haline dönüştüler. Yaşa ve cinsiyete dayalı işbölümünün gereği olarak; evde, bahçede, tarlada, merada, hayvan bakımında; aile emeğinin bir parçası olarak aile üretimine katıldılar. Sınıflı toplumlarla birlikte yine çocuklar, üretim alanlarında bulundular. Kırsal alanda, köylü üretiminin bir parçasıyken, kentlerde, çırak olarak bir ustanın yanında çalıştılar. Emekleriyle toplumsal üretime katılarak, toplumsal üretimin bir parçası oldular. Bu toplum biçimleri, çocuk emeğinin sistemli bir şekilde sömürülmesi kavramına yabancı olduğu gibi; bütün bu çalışmalar da çocuğu, işçi olarak damgalamaya yeter bir durum değildi.

Sermaye emek ilişkisinin de ifadesi olan kapitalist toplumla birlikte, yetişkinler işçi olarak satabilecekleri emek güçleriyle fabrikaların yolunu tutmuşken; çocuklar da yığınlar halinde, sömürü mekânlarına çekildiler. Kapitalist sistem, bilimi sermayenin hizmetine verdikçe, makineleşmeyle birlikte teknolojiyi geliştirerek işi kolay kıldıkça, adale gücüne ve hünerli emeğe olan ihtiyacı azalttıkça; çocuklar, maden ocaklarında, dokumacılıkta, tuğla -kibrit atölyelerinde ve toplumun çeşitli sektörlerinde çalışma yaşamına çekildiler. Artık onlar da, yetişkinler gibi işçi kimliğiyle damgalanıp, işçi kimliğiyle üretime katılıyorlardı. Çocuklar, emek güçlerini (aile bireyi yetişkin işçiler aracılığıyla) satıyorlardı. Marx kapitalde çocuklarını sömürü çarkına veren aile bireyi yetişkin işçi için “artık o bir köle tüccarı olmuştur” (1) diyordu.

Aile eliyle sömürü çarkına verilen çocuklar; yetişkinler gibi örgütlü değildiler, emek güçlerinin satışında bir irade göstermiyorlardı. Ucuz emek gücü olarak, sömürü mekânlarında, emekleri acımasızca sömürülüyordu. Küçük bedenleriyle, narin elleriyle, savunmasızlıklarıyla, ucuz emek güçleriyle çocuklar; artık üretim alanının vazgeçilmeziydiler. Zira çocukların emek gücü, yetişkin emek gücüne göre daha az maliyetliydi. Bu nedenle de, sermayenin değerlenmesinde önemli ve vazgeçilmez bir yere sahip oldular. Gece gündüz, okulsuz, eğitimsiz; havasız ve ışıksız atölyelerde uzun saatler çalıştırıldılar. Bedensel çöküşü, ahlaki çürümeyi yaşadılar. Çocuklar, insanlık dışı koşullarda, gelişen sanayinin zorunlu sonucu olarak ortaya çıkan fabrika yasalarıyla kısıtlanmak zorunda kalacak düzeyde çalıştırıldılar. Ne var ki, kapitalistin kaçamaklı yol bulacağı biçimde hazırlanmış olan fabrika yasaları da, kapitalistin çocuk emeğine olan yağmacı tutumu engelleyemedi. Zira kapitalistlerin, kısıtlanmaya karşı çekinceleri(!) vardı.

Kapitalde Marx, çelik fabrikatörlerinin, çocukların gece vardiyasında çalıştırılmalarının yasaklanmasından yakınmalarına; çocuk emek gücünün vazgeçilmezliğine örnek teşkil edecek alıntılara yer vermiştir. Bir çelik fabrikatörü, “18 yaşından küçük çocuklar gece çalışmasa bu sonucu alamayız. …Üretim maliyetinin artmasından şikâyetler başlar.” (2) diyerek, maliyetlerin artacağından yakınır. Aynı biçimde, başka bir çelik fabrikatörünün yürek dağlayan(!) sözleri duyulur: “18 yaşından küçük çocukların gece çalışmaları önlenmekle büyük güçlükler doğacak. Bunların başlıcası, çocuk yerine erkek çalıştırmakla masrafların artması olacak.” (3) Çelik fabrikatörünün masrafların artmasından kastı, elbette maliyetin artmasıdır. Kapitalist için maliyet artışı korkutucudur. Kapitalistlerin maliyet artışından korkularının nedeni, maliyetin kâra dokunuyor olmasıdır. Kâra dokunan her şey, kapitalist için kaygı ve korku vericidir, şiddetle reddedilir.

Tarih ilerliyor, üretimde sermaye emek ilişkisinin bir ifadesi olan kapitalizm, gelişmesini sürdürüyor. Ama çocuk emeğinin sömürü mekânlarına katılımı son bulmuyor. Bugün halen dünyada milyonlarca çocuk, çalışma alanlarının sömürü çarkları arasında bulunuyor. Sömürülen emeğiyle, sermayenin değerlenmesindeki vazgeçilmezliğini koruyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, dünya genelinde; 5 ile 17 yaş arası 160 milyon çocuk, çalışma alanlarında çocuk emeği sömürüsüne maruz kalıyor. Milyonlarca çocuk, çocuk işçiler olarak; sermayenin değerlenmesi sürecine katılıyor. Aynı biçimde Türkiye de çocuk işçiliği TÜİK’in verilerine göre, 2020 yılında 15-17 yaş grubunda işgücüne katılım oranı, yüzde 16,2 iken; 2023 yılında 15-17 yaş grubunun işgücüne katılım oranı, yüzde 22,1 olarak gerçekleşti. Çocuklar, çalışma alanlarında sömürülmelerinin, fiziksel ve ahlaki çöküşlerinin yanı sıra; yaşamlarını da kaybetmektedirler. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre, “2013 - 2024 yılları döneminde ‘en az’ 695 çocuk işçi hayatını kaybetti.” (4)

Neden çocuk işçiliği?
Uluslararası Çalışma Örgütü Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), çocuk işçiliğinin nedenlerini şöyle belirtiyor: “Çocuk işçiliğinin temel sebepleri yoksulluk, ücretsiz ve kaliteli eğitime erişememe, göç, yetişkin aile bireylerinin işsizliği, geleneksel bakış açısı ve sosyal dışlanma, denetim eksikliği, kayıt dışılık ve ucuz iş gücü talebi olarak sıralanabilir.” (5)

Çocuk işçiliğin nedenlerine bakıldığında, temel neden olarak yoksulluk öne çıkmaktadır. Çocuklar yoksulluğu, aile yoksulluğu dolayımıyla yaşıyorlar. Ailelerin yoksulluğunu yaşayan çocuklar, aile gelirine katkıda bulunmak için, yine ailelerinin zorunlu onayıyla; sömürü alanlarına giriyorlar. Bu temel nedenle beslenen, ama aynı zamanda onun da nedeni olan, sermayenin değerlenme sürecidir. Zira sermaye, değerlenerek büyürken, oransal olarak yoksulluğu da büyütüyor, genişletiyor. Yoksulluksa, değerlenen sermayenin ucuz emek gücü deposudur.

Yoksulluk, doğal değil toplumsal bir olgudur. Zenginlikle bir arada bulunur. Kapitalist sistemde, birbirine bağımlığıyla bir madalyonun iki yüzü gibidir. Kapitalist üretme ilişkisinde sermaye, ucuz emek gücü avıyla bir yanda zenginliği büyütürken, diğer yanda yoksulluğu genişletmektedir. Yoksulluğu genişletirken aynı zamanda, emek piyasasında; ucuz emek gücü olanağını da yaratır. Bu sürece, kapitalizmin yarattığı işsizliği, emperyalist savaşlarla yarattığı göçü, eğitime ulaşamama sorununu, eğitimde yarattığı fırsat eşitsizliğini de eklemek gerekir. Bütün bunlar, çocuk işçiliğinin nedenleri olarak sermayenin ucuz emek gücüne ulaşmasını kolaylaştırır. Sermayenin ucuz emek gücü talebini karşılar.

Çocuğun çalışmasını ilk kez sağlayan değil, ama çocuğu işçi kimliğiyle ilk kez damgalayan, çocuğu işçi olarak; üretim sürecine katan sermayenin değerlenme sürecidir. Başka deyişle, çocuğun çalışmasından bağımsız olarak; çocuk işçiliği yaratan, emek sermaye ilişkisinin ifadesi olarak kapitalizmin kendisidir. Kapitalizm, bir yandan aile yoksulluğu dolayımıyla çocuk yoksulluğunu yaratırken, öte yandan çocukları çalışma alanlarına çekerek, sömürü çarkları arasına verir. Çocukların ucuz emek gücüyle sağlanan daha fazla kâr olanağı, sermayenin iştahını daha da kamçılar. Bu durum, çocuk emeği sömürüsünü vazgeçilmez kılar.

Bu durumun verdiği sonuç: Kapitalist üretim biçimi, varlığını korudukça, çocuklara sistemin damgalamış olduğu çocuk işçiliği de bir biçimiyle varlığını koruyacaktır. Zira çocuk işçiliği, sermayenin değerlenme sürecinin zorunlu sonucudur. Emek sermaye ilişkisinin ifadesi olan kapitalist bir toplumda, sermayenin değerlenme sürecinin bir ihtiyacı olan; çocuk işçiliğinin, tamamen ortadan kalkması beklenemez. Ama pek ala kısıtlanabilir. Çocuk çalışmasının değil ama çocuk işçiliğinin tamamen ortadan kalkması, kapitalist toplumun başka bir toplum biçimine evirilmesini zorunlu kılıyor. Bu gerçeklik, çocuk işçiliğine karşı mücadeleyi zaafa uğratmaz. Aksine çocuk işçiliğine karşı mücadelenin uygun bir zeminden yürütülmesine yardımcı olur.

Kaynaklar

1. Karl Marx, Kapital 1, Sayfa 409, 1. Baskı, Sol Yayınları
2.Karl Marx, Kapital 1, Sayfa 274, 1. Baskı, Sol Yayınları
3. Karl Marx, Kapital 1, Sayfa 276, 1. Baskı, Sol Yayınları
4. https://www.sosyal-is.org.tr/isig_meclisi_cocuk_isci_is_cinayetleri_raporu_yayimlandi.html
5. https://www.ilo.org/tr/publications/ilonun-turkiyede-cocuk-isciligiyle-mucadele-programi-2021-2025