Gerici kuşatmada hedefler ‘tutturuldu’, tam gaz devam
Milli Eğitim Bakanlığı 2024-2028 Stratejik Planı’nı yayımladı. Toplamda 33 hedef, 130 performans göstergesi ve 147 strateji bulunan stratejik planın öne çıkan başlıklarını sizin için inceledik.
Toplamda altı başlık altında toplanan programlar, kendi içinde alt programlara ayrılıyor. Bizim ise daha çok üzerinde duracağımız programlar ve alt başlıkları Ortaöğretim ve Temel Eğitim başlığı olacak. Burada ise temel olarak din eğitimi, çocuk işçiliği ve özel okullar üzerine hedeflenenler başta olmak üzere, programda dikkat çekici bazı diğer durumlara da değineceğiz.
Dört yıllık stratejik plan beş kısımdan oluşuyor. Biz ikinci ve üçüncü bölüm olan Durum Analizi ve Geleceğe Bakış kısımlarını inceleyeceğiz. Bu iki kısmı konularına göre bir araya getirerek; piyasacılık, çocukları işçileştirme ve gericilik odağında inceleyeceğiz. Hazırlık, Maliyetlendirme ve İzleme ve Değerlendirme başlıklarında süreç incelendiği için bu kısımları değerlendirmemize almadık.
Stratejik planın yedi amacının sınıflandırıldığı diyagramdan bizim de üzerinde daha çok duracağımız temel ve orta eğitime ait kısım şöyle yer alıyor:
Milli Eğitim Bakanlığı 2024-2028 Stratejik Plan Diyagramı
Temel Amaç: Milli, manevi ve kültürel değerlerine bağlı nesiller yetiştirme
İncelememizin ana temasını oluşturan dört yıllık hedeflerin incelemesi üçüncü bölüm olan Geleceğe Bakış kısmında yer alıyor. Bakanlık burada misyonu, vizyonu ve temel değerler olarak şunları söylüyor.
“Millî, manevi ve kültürel değerlerine bağlı, sağlıklı nesiller yetiştirme” ana hedefi üzerinde şekillenen dört yıllık eğitim stratejisinin temel değerleri ise yukarıda görüleceği üzere; din, “ahlak ve değerlere bağlılık” ve “vatanseverlik”.
Toplam 7 amaç etrafında hazırlanan stratejik planda değineceğimiz amaçlar ve bu amaçların hedeflerinde en çok dikkat çeken ise “milli ve manevi değerler”. Stratejik planın ana odağı da bunun üzerinden şekillenmiş görünüyor. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı Türkiye Yüzyılı olarak lanse ediliyor. Bu iki nokta eğitim politikalarında yaşanan 20 yıllık dönüşümün nasıl sonuçlandırılmak istendiği konusunda ipuçları veriyor.
Aşağıda ayrıntılı olarak inceleyeceğimiz amaç ve hedefler, “Bu kadarını da yapamazlar” dediğimiz her şeyin aslında nasıl yapıldığı ve artık dönüşümün tamamlanması için kalan birkaç eksiği işaret ediyor.
Temel ve ortaöğretimde din öğretimi hedefinin “başarıldığı” ve aynı şekilde devam edileceği belirtiliyor. Okullarda ÇEDES’le birlikte nasıl uygulamalar yapıldığı, Diyanet ve cemaatlerin nasıl eğitime dahil edildiğini de görüyoruz. Çocuklar okullarda şeytan taşlıyor, Kâbe etrafında dönüyor, camilere “gezi”ye gidiyor.
Din Öğretimi Genel Müdürlüğü her amaç ve hedef içerisinde
Tüm hedefler içerisinde yer alan sorumlu ve işbirliği yapılacak birimler incelemesinde 22 bakanlık hizmet biriminden bu çalışmalarda (33 hedefte) en çok yer alan birimler şöyle;
22 hizmet birimini tek tek yazmadık ama yukarıda yazdıklarımızdan da anlaşılacağı üzere Din Öğretimi Genel Müdürlüğü (DÖGM) buraya yazılmayan 16 birimden daha çok etkin ve burada yazılan Temel, Orta, Özel ve Meslek Eğitim Müdürlükleriyle benzer oranda eğitimden sorumlu. DÖGM’nin asıl sorumlu olduğu iki hedef ise şunlar:
Bu plan içerisinde yer alan işbirliği yapılacak ve sorumlu birimlerden biri olan Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün, neredeyse her amaç ve hedefte nasıl söz sahibi olabildiğini anlamak da zor değil.
Sadece imam hatiplerin akademik niteliğinin artırılması hedefleniyor
Akademik olarak niteliği artırma için uygulanacak tüm öneri ve geliştirmeler sadece imam hatip okulları için hedefleniyor. Bunun yanında diğer bir amaç, “nitelikli insan kaynağı yetiştiren, ekonomiye katkı sunan” ortaöğretim programları oluyor. Şu an için dört yıllık hedeften anlıyoruz ki çocuklar için seçenekler şöyle: İmam hatiplerde eğitim almak ya da meslek liselerinde çocuk işçiye dönüşmek. Bu ikiliye bir de üçüncü seçenek olarak özel okullar eklenmiş durumda.
Hedef 2.3: İmam hatip okullarında bilgi, beceri ve yeterlilikler odağında, akademik başarı ve değerlere yönelik çalışmalar, proje ve sosyal etkinlikler yaygınlaştırılacaktır.
S-2.3.2: İmam hatip okullarında inanç ve değerler alanında yürütülen çalışmalar yükseköğretim kurumları ile iş birliğinde geliştirilecektir.
S-2.3.4: Ülkemizdeki din eğitimi modeli ve kurumlarının uluslararası düzeyde tanıtımına ve uygulanmasına yönelik çalışmalar yürütülecek ve bu bağlamda din, dil, tarih ve kültürel bağımız olan ülke ve topluluklarla işbirlikleri geliştirilecektir.
İhtiyaçlar: Eğitimin niteliğinin geliştirilmesine yönelik Diyanet İşleri Başkanlığı, yerel yönetimler, üniversiteler vd. paydaşlarla iş birliklerinin artırılması.
Cemaatlerle işbirliğine devam
Eğitime Erişim ve Fırsat Eşitliği, Genel Ortaöğretim, Din Öğretimi, Mesleki ve Teknik Eğitim olarak alt programa ayrılan bölümde ise dikkat çeken bazı ifadeler şöyle yer alıyor:
AP hedefine yönelik öğrenciler için söz konusu faaliyetlerin cazibesini artıracak bir yol izlenerek öğrencilerin faaliyetlere katılım oranları artırılmalıdır. Örneğin; diğer kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve uluslararası kuruluşlarla iş birliğine gidilebilir. Ayrıca, bu hususta daha önce hayata geçirilen “EKİP Öğrenci Kulüpleri Projesi”, 2022-2023 eğitim öğretim yılında 38 ilde 100 okulda uygulanmıştır. Bu nedenle katılım oranlarının artması için daha fazla il ve okulda faaliyetler yürütülebilir ve öğrencilerin sosyal etkinliklere katılımını teşvik etmek için sportif müsabakalarda ödüllendirme sistemi kullanılabilir.
Bu anlatımdan anlaşılacağı üzere öğrencilerin çeşitli diğer kamu kurum ve sivil toplum kuruluşu gibi yerlerle ortaklaşılarak faaliyetlere katılımını teşvik edecek şeyler geliştirilmesinden bahsediliyor. ÇEDES uygulamasıyla birlikte gördüğümüz gibi Diyanet ve ‘STK’ olarak görülen cemaatlerle yapılan işbirlikleri, sosyal etkinlikler sosyal medyada çokça gündem oluyor. MEB dört yıllık stratejisinde çocukları, ödül sistemi ile cezbederek yapılmasını uygun gördüğü faaliyetlere sokmaya çalışıyor. Türkiye’nin birçok şehrinde çocukları ÇEDES kapsamında camilere, müftülüklere ve bir kısım derneklere götürüyorlar, maketten mezar yaparak ebeveynini kaybeden çocuklara ağıt yaktırıyorlar.
Din öğretiminde hedefe ulaşıldı, aynen devam!
Din Öğretimi Alt Program Tespiti’ne göre hem ortaöğretim hem de temel eğitimdeki din öğretiminde istenilen hedefe ulaşılmış bulunuyor.
Alt programa ilişkin hedefe ulaşma düzeyi gösterge bazında değerlendirilmiş olup 2023 Performans Programı ile yayımlanan sonuçlara göre belirlenen hedefe başarıyla ulaşılmıştır. Alt program kapsamında belirlenen hedeflerde değişiklik ihtiyacı bulunmamaktadır.
Eğitimdeki hedef: Çocukları camiye ve şehitliklere götürmek
Amaç 1’in bir hedef stratejisi ise çocukları gezi için de cami ve şehitliklere götürmek.
S-1.3.2: Türkiye Yüzyılı perspektifinde, ülkemizin gelecek vizyonu doğrultusunda yeni eserlerin bilim, kültür, sanayi ve teknoloji alanındaki gelişmelerin tanıtımı yapılacak; müze ve ören yerleri, tarihi eserler ve camiler, kaleler, şehitlikler, kütüphaneler, bilim merkezleri, üniversiteler vb. şehirlerimizin tarihi ve kültürel mekânlarının ziyaret edilmesi sağlanacaktır.
Aynı amaç ve hedefler içerisinde yer alan tespit ve sorunlar, “Okulların, çevrelerinde bulunan ve öğrencilerin gelişimlerine katkı sunabilecek kurum ve kuruluşlarla yeterince etkileşim içinde olmaması”, “İlgili kurum ve kuruluşlarla iş birliğinin artırılması” ihtiyacına işaret etmiş. Bunun en kolay yorumu ise bakanlığın “STK” olarak adlandırdığı yerler ile diyanetin bu ihtiyaca cevap verme olasılığının yüksek olduğu.
Çoklu Yabancı Dil Eğitim Modeli
Amaç 1’in bir diğer hedefi ise “Çoklu Yabancı Dil Eğitim Modeli”. Bu hedef şöyle açıklanıyor:
Hedef 1.5: Ortaokullarda yabancı dil ağırlıklı sınıflar yaygınlaştırılarak Çoklu Yabancı Dil Eğitim Modeli ile yeterli ve kalıcı dil becerilerinin kazanılması sağlanacaktır.
S-1.5.1: 26 ildeki 32 okulda Çoklu Yabancı Dil Eğitim Modeli uygulaması başlatılarak bu uygulama ülke genelinde yaygınlaştırılacaktır.
Burada dikkat çeken nokta ise Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün yabancı dil öğretiminde işbirliği yapılacak birimlerden biri olması. Bu da yabancı dilin hangi yabancı dil olabileceği konusunda bir ipucu veriyor bize. ÇEDES’te olduğu gibi, ismin arkasında yatan sebepleri anlayabiliyoruz. Temel eğitimden (anasınıfı ve ilkokul) başlanarak uygulanacak bu programda çocuklara küresel geçerliliği olan diller mi öğretilecek, birden fazla dil seçeneği mi sunulacak, yoksa Arapça mı öğretilecek?
Aile Okulu Projesi ile ailelere İslam hukuku öğretiliyor
Bu programın hedef ve stratejileri şöyle açıklanmış:
Hedef 3.4: Tüm bireylere yönelik günümüz ihtiyaçlarına uygun genel, mesleki ve teknik eğitim kurs programları hazırlanacaktır.
S-3.4.4: Aile Okulu Projesi ile aile değerleri, aile içi iletişim; sosyal, psikolojik ve duygusal gelişim, stres yönetimi, bağımlılıkları önlemeye ilişkin yaklaşımlar başta olmak üzere çeşitli alanlarda aileler desteklenecektir.
Burada amaca yönelik konan stratejide yer alan Aile Okulu Projesi, kendi sitesinde şöyle tanımlanıyor:
Covid-19 salgınının günlük yaşam tarzını değiştirmesi sonucu artan kaygı, uzaktan eğitim çalışmaları nedeniyle öğrencilerin okuldan uzak kalmaları sonucu okula karşı tutum ve algıların olumsuza dönmeye başlaması, sosyal ve duygusal gelişimin yavaşlaması, öğrencilerin kamu politikalarının uygulanma hizmetinden mahrum kalmaları, salgın sürecinde aile bireylerinin evde televizyon, bilgisayar, telefon ve internette geçirdikleri sürenin artması ve aile içi muhabbet ve sorumluluğun azaldığının tespit edilmesi vb. ortaya çıkan sorunları öğretmen, veli ve öğrenci işbirliği ile aşabilmek, bu sorunlarla baş edebilmenin yollarını hep birlikte bulabilmek için Mart 2022’de Aile Okulu Projesi hazırlanıp ve Aile Okulu Eğitimleri başlatıldı. Bu amaçla üç farklı eğitim planlanmıştır. Bunlardan birincisi, “Aile Okulu Eğitici Eğitimi Hizmet İçi Eğitim Kursu”, ikincisi “Aile Okulu Eğitici Eğitimi Yaygın Eğitim Kursu” ve üçüncüsü ise “Aile Okulu Eğitimi (Velilere Yönelik) Yaygın Eğitim Kursu”dur.
Bu proje içinde yer alan eğitimler, açıklanan amacının dışında faaliyet de gösteriyor. Örneğin Aile Hukuku başlığındaki ders içeriğine şöyle bir baktığımızda İslam hukukundan bahsedildiğini görüyoruz.
Rehberlik hizmetinde de DÖGM var
Hedef 4.3: Akademik, sosyal, duygusal ve mesleki gelişim alanlarında sunulan rehberlik hizmetleri desteklenecektir.
Amaç 4, Özel Eğitim ve Rehberlik başlığını içeriyor. Burada da sorumlu birimlerden biri Din Öğretimi Genel Müdürlüğü. manevi rehberlik adı altında ve ÇEDES’le okullara, yurtlara, üniversitelere giren din görevlileri, bu amaçta DÖGM’nin yer almasıyla akıllara manevi rehberleri getiriyor. Ayrıca hedefte yer alan mesleki gelişim için rehberlik sunma kısmı ise düşündürücü.
Fırsat eşitliğinden anladıkları özel okulları artırmak
Milli Eğitim Bakanlığı 2024-2028 Stratejik Planı incelememizin ilkinde eğitimde gerici kuşatma üzerine yazmıştık. İncelememizin ikinci kısmını ise piyasacı dönüşüm oluşturuyor.
Fırsat eşitliğinden anladıkları
Dört yıllık planda göze çarpan ilk özel okul maddesi, özel okulların artırılmasına yönelik girişim oluyor:
Özel okulların arsa tahsisi, teşvik ve vergi muafiyeti ile ilgili iş ve işlemlerinin yürütülmesi.
Amaç 1 ve hedeflerinde ise temel eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için özel okula giden öğrenci sayısının artırılmasının hedeflendiği görülüyor.
Hedef 1.1: Temel eğitimde fırsat eşitliğini sağlayarak eğitime erişimi artırmaya yönelik iyileştirmeler hayata geçirilecektir.
Tablo 15: Amaç, Hedef, Gösterge ve Stratejilere İlişkin Kartlar
Bu tablodan anlaşılıyor ki MEB’in fırsat eşitliğinden anladığı, özel okullara isteyen herkesin gidebilmesi. Bu yüzden özel okullara giden öğrenci sayısını artırma hedefi koyan bakanlık, her ekonomik koşuldan öğrencinin özel okula gidebilmesi durumunun eğitimde fırsat eşitliği sağlayacağını sanıyor.
Türkiye’de eğitim, “niteliği artırılmış” imam hatiplerle sağlanmak isteniyor. Böylece imam hatipler ülkenin “akademik” okulları haline getirilmek isteniyor. Bu eğitimi istemeyenlere de alternatif sunan(!) MEB, özel okula giden öğrenci sayısını ve her gitmek isteyene fırsat eşitliği(!) sağlamayı hedefliyor. Bu iki seçenek de olmuyorsa (örn. yoksulluk sebebiyle) meslek liselerinde, MESEM’lerde çocuk işçi olma seçeneği sunuluyor.
Yoksulun çocuğu da yoksul olsun isteniyor
Daha önce yaptığımız MESEM haberinde de değindiğimiz gibi eğitimde piyasalaşma ve sınıfsal ayrım yapan bu bakış, yoksulun çocuğunu yoksul-işçi yapmaya devam ediyor. Çocuğunun imam hatipte okumasını da işçi olmasını da istemeyen bir aile için özel okullarda eğitim zorunlu hale geliyor. Aileler binlerce lira borca girerek özel okulların yolunu tutuyor. Tutamayan da kalan iki seçenekten birini tercih etmek zorunda kalıyor. İktidar özel okula giden öğrenci sayısını artırarak, kendince bir alternatif yaratıyor. Bu arada özel okul adı altında açılan cemaat okullarını da unutmamak gerekiyor. Bu hedefin stratejisi ise şöyle açıklanıyor:
S-1.1.2: Toplumun tüm kesimlerinden daha çok öğrencinin özel okullara erişim imkânını artırmaya yönelik politikalar gerçekleştirilecektir.
Özel okullara mevzuat düzenlemesi geliyor
Yine aynı tabloda yer alan “Özel öğretim kurumlarına devam eden öğrenci oranının OECD ortalamasının altında kalması”, şu ihtiyacı doğuruyormuş: “Özel sektörün eğitim yatırımlarının desteklenmesi amacıyla mevzuat düzenlemelerinin yapılması.” Belgenin birçok yerinde benzer sebeplerle göreceğimiz bu başlık, özel sektöre yönelik bir çalışma yapılacağını işaret ediyor. Ayrıca yukarıda bahsettiğimiz üçüncü seçenek özel okullar, bu şekilde kapsamlı bir düzenlemeye tabi olacak gibi duruyor.
Buna bir de Amaç 2’nin bir hedefinde rastlıyoruz ve burada özel okullara dair bir mevzuat düzenlemesi ihtiyacının olduğuna yer veriliyor ve özel sektörün eğitim yatırımlarını artırmasına yönelik çalışmalardan bahsediliyor:
Amaç 2 – S-2.1.3: Toplumun tüm kesimlerinden daha çok öğrenciye özel okullara erişim imkânını sağlamaya yönelik mekanizmalar geliştirilecektir.
İhtiyaçlar: Okul aidiyetinin geliştirilmesi amacıyla öğrencilere yönelik sosyal etkinliklerin artırılması, Özel sektörün eğitim yatırımlarının desteklenmesi amacıyla mevzuat düzenlemelerinin yapılması.
Ayrıca Amaç 2’nin hedefleri arasında özel okulların mesleki eğitimle ilgili yatırımlar yapması da amaçlanıyor. Bunun için de mevzuat yeniliğinden bahsediliyor.
Çocuk işçiliğinde sıra ortaokul öğrencilerinde
Milli Eğitim Bakanlığı 2024-2028 Stratejik Planı incelememizin üçüncü kısmını çocukların işçileştirilme süreci oluşturuyor.
Ortaöğretimden beklenti ülkenin ekonomik kalkınmasına katkı sunması
Amaç: Öğrencilerin ilgi, yetenek ve kapasiteleri doğrultusunda hayata ve yükseköğretime hazırlanması ve ülkenin sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmasına katkı sunan öğrencilerin yetiştirilmesi.
MEB’in dört yıllık planında ortaöğretim için amaçlanan, çocukların “ülke ekonomisine katkı sağlaması” olarak belirlenmiş bulunuyor. Benzer bir yaklaşım ise Mesleki ve Teknik Eğitim Alt Programı İhtiyacında şöyle anlatılıyor:
Mesleki ve teknik eğitimde bilimsel, kültürel, sanatsal ve sportif alanlarda en az bir faaliyete katılan öğrenci oranı” performans göstergesiyle belirlenen hedefte iyileştirmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Genel ortaöğretimde de bahsedildiği gibi öğrenciler için söz konusu sosyal etkinliklerin cazibesini artıracak bir yol izlenmeli (ödül, burs vb.) ve öğrencilerin bu faaliyetlere katılımı artırılmalıdır. Mesleki ve teknik eğitim ile sanayi kuruluşlarının yakın işbirliğinden faydalanarak söz konusu sosyal etkinliklere yönelik projeler geliştirilebilir.
MESEM uygulamasıyla birlikte devlet eliyle çoğaltılan çocuk işçi sayısı bugün 949 bin 844 oldu. “34 Alan ve 184 meslek dalı. 9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerine asgari ücretin en az yüzde 30’u, 12. sınıftaki kalfalara asgari ücretin en az yüzde 50’si kadar maaş. İş kazası ve meslek hastalıklarına karşı sigorta” reklamıyla sermayeye ucuz işgücü olarak sokulan çocukların sayısı artırılması, MEB’in dört yıllık hedeflerinin başında yer alıyor. Son bir yılda MESEM’lerde çalışırken ölen çocuk sayısı 8. Okulda olması gerekirken asgari ücretin yüzde 30’u kadar bir para karşılığı çalışmak zorunda kalan yoksul çocuklar için devlet patronlara maaş ödemesi yapmaya, teşvikler vermeye devam ediyor. 8. sınıf öğrencilerini çalışmaya teşvik etmek ve aileleri yönlendirmeyi de başlıca hedefleri arasına koyuyor.
Hedef 2.4: Sosyal ve ekonomik sektörler ile işbirliği içinde ulusal ve uluslararası mesleki yeterliliğe, ahilik kültürüne, meslek ahlakına ve mesleki değerlere sahip; yenilikçi, girişimci, üretken, ekonomiye değer katan ehil iş gücü yetiştirilecektir.
S-2.4.5: Öncelikle 8. sınıf öğrencileri olmak üzere meslek seçimlerinde teşvik edici olacak beceri ölçme bataryası uygulanması ve çıkan netice çerçevesinde ailelere gerekli rehberlik hizmetinin sağlanması çalışmaları yürütülecektir.
Konuyla alakalı bir diğer hedef ve bu hedefin stratejileri şöyle açıklanmış:
Hedef 2.5: Mesleki ve teknik eğitim alanında eğitim-istihdam-üretim ilişkisi güçlendirilecek ve uluslararası işbirliği ve deneyim paylaşımı teşvik edilecektir.
Yukarıdaki yer alan İstihdama Hazırlık Alt Programı olarak belirlenen bu hedefe göre işverenin memnuniyetini artıracak çalışmalar yapılacak ve OSB ve teknoparklar içinde okullar açılacak. Eğitimde ve istihdamda yer almayan ama örgün eğitime tabi çocuklar ise barınma problemi yaşıyorsa kurulacak çırak pansiyonlarında kalacak. Bir çocuk okumuyor ve çalışmıyorsa (ki muhtemelen sigortasız çalışıyordur) onu eğitime katma, barınma sorununu yurtla çözme ve onu örgün eğitime devam ettirme yerine “Okumuyor ama çalışıyorsa tamam” demek, çalışmıyorsa da onu çırak pansiyonuna almak, bir gözü dönmüşlük göstergesidir. Bu durum aynı zamanda böyle bir yapıdan çocukları nasıl kurtarabileceğimizi düşünmemiz gerektiğinin de bir göstergesi.
Sadece meslek okullarında değil, akademik eğitim alan 7. ve 8. sınıf öğrencileri dönem içinde mesleki eğitimler alarak istihdam edilebilirlikleri artırılacak. Türk Mesleki ve Teknik Eğitim Modeli tasarlanacak ve özel sektörün meslek eğitiminde etkinliği mevzuat düzenlemeleriyle sağlanacak. Ki bu durum aynı stratejinin ihtiyaçlarında şöyle açıklanmış: “Özel sektörün mesleki eğitim alanına yatırımlarının desteklenmesi amacıyla mevzuat düzenlemelerinin yapılması.” Bu da yukarıda değindiğimiz gibi özel sektöre kapsamlı bir mevzuat yapılacağının vurgulandığı başka bir yer.
Uzaktan eğitimde ısrar
Milli Eğitim Bakanlığı 2024-2028 Stratejik Planı incelememizin ilkinde gericilik, ikincisinde piyasacılık, üçüncüsünde çocuk işçiliği üzerine yazmıştık. İncelememizin dördüncü ve son kısmını ise Milli Eğitim’in hibrit eğitim modelinde ısrarı, sistem, sınav ve müfredat değişikliği hedefleri oluşturuyor.
İstediklerinde okulları kapatabilmek için…
Faaliyet Alanları ile Ürün ve Hizmetlerin Belirlenmesi kısmında yer alan sekiz faaliyet alanı altında yer alan maddelerden dikkat çekenlerin başında Eğitim ve Öğretim başlığında yer alan Hibrit Eğitim Modeli’nin geliştirilmesi geliyor. ‘İmam hatiplerin niteliğinin artırılması’ ve ‘nitelikli işgücünün artırılması’ da dikkat çeken diğer başlıklar arasında yer alıyor.
41. Örgün eğitim içinde imam hatip okullarının niteliğinin artırılması
42. Sektör talepleri ile dünyadaki değişimi dikkate alan esnek ve modüler bir eğitim öğretim yapısıyla Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücü ihtiyacının karşılanması
48. Hibrit eğitimin eğitimde kullanılmasının sağlanması
Bu üç maddeden yola çıkarak yukarıda da belirttiğimiz üzere, imam hatip okulları örgün eğitimde nitelik artırılması için uğraşılan tek program olarak görülürken diğer çocuklar sektör talebine göre işgücü olarak kullanılmak istiyor.
Örgün eğitimden hibrit eğitime
Konuyla ilgili Amaç 5’te yer alan hedefler ve gereksinimleri ise şöyle açıklanıyor:
Hedef 5.2: Teknolojinin eğitim sistemine daha fazla uyarlanması amacıyla dijital içeriklerin kullanımı artırılacak ve dijital öğretmen yeterlikleri doğrultusunda öğretmenlerin dijital becerileri geliştirilecektir.
S-5.2.3: Hibrit Eğitim Modeli’ne uygun dijital içeriklerin dijital platformlarımızda yayımlanması sağlanacaktır.
Riskler: Olağanüstü durumlarda (doğa kaynaklı afet) altyapı bilişim ağında yaşanabilecek sorunlar, Sistemin bakım onarım hizmetlerinin zaman ve maliyet riskleri.
Burada da örgün eğitimin, hibrit eğitime dönüştürülmek istendiğini görüyoruz. İstendiğinde okulların kapanıp açılması böylece daha da kolay hale gelecek. Bakanlık okulları açık tutmanın değil, istediğinde sorunsuz kapatabilmeyi düşünüyor. Önce pandemi, sonra ise deprem zamanında gördüğümüz ‘her sıkışıldığında önce okulları kapama’ mantığında hareket etmeye devam edeceğini gösteren MEB, okulların olağanüstü durumlarda açık kalması için şartları iyileştirmek yerine Hibrit Eğitim Modeli’nde ısrar ediyor. Böylece örgün eğitimin çocuklar için önemini göz ardı ettiğini gösteriyor.
Eğitim “hayırseverler”in desteğine kaldı
Bir diğer durum incelemesi, ‘Güçlü Yönler, Zayıf Yönler, Fırsatlar ve Tehditler (GZFT) Analizi kısmında yer alan, eğitim sistemimizin fırsatlarından biri olarak yazılmış olan, “Hayırseverlerin eğitim ve öğretime katkı sağlaması”. Bakanlığın mali kısıt sebebiyle hedeflerini gerçekleştirememe riskini, hayırseverler fırsatı ile çözmeye çalışabileceğini yazdığı yer, eğitim politikamızı belirleyen hedeflerin içerisinde yer alıyor.
Yeni bir ölçme sistemi ve yeni müfredat geliyor
Amaç 5 içinde yer alan hedef ve stratejilere göre ders kitapları yeniden yazılacak.
S-5.1.2: Ders kitapları ve eğitim araçları millî, manevi ve kültürel değerleri daha fazla yansıtacak nitelikte yazılı, görsel ve elektronik içeriklerle desteklenerek öğrenmeyi kolaylaştırıcı etkileşimli e-İçerikler ile zenginleştirilecektir.
İhtiyaçlar: Ders kitaplarında yer alan içeriklerin; millî, manevi ve kültürel değerleri daha fazla yansıtacak şekilde hazırlanması.
Buradan, ders kitaplarının “milli-manevi değerler temelinde” yeniden yazılacağı anlaşılıyor. Bu içeriklerin oluşturulmasında Din Öğretimi Genel Müdürlüğü (DÖGM) yine işbirliği yapılacak birimlerden biri olarak yer alıyor. Amaç 1’de de değinildiği üzere, “Öğrenciler üzerinde sınav baskısı oluşturmayacak bir geçiş sistemi” ve Amaç 5’in bir diğer hedefi olan “Öğrencilerin gelişimini takip etmek, müfredatın işlenmesinde okullar arasında bütünlük sağlamak ve uygulama birliği oluşturmak için ülke, il, ilçe ve okul genelinde ortak sınavlar yapılacaktır” açıklaması 4 yıl içinde yeni bir sınav ya da sistemin gelebileceğinin sinyalini yakıyor. Ortak sınavlar şu an yapılmakta. 6. ve 9. sınıflarda okuyanlar Türkiye geneli ortak okul sınavlarına giriyorlar. Lise ve üniversiteye geçiş sınavları da ortak uygulanan sınavlardan. Ama buradan anlaşılacağı üzere bu geliştirilerek her eğitim kademesi için ortak yapılacak sınav uygulamaları gelecek.
Riskli okul binaları hâlâ tespit edilecek
Hedef 7.2: Tüm kademelerde eğitime erişimi sağlayacak planlamalar yapılarak doğa kaynaklı afetlere ve bulaşıcı hastalıklara karşı dirençli, çevreci ve nitelikli mimariye sahip eğitim ortamlarının oluşturulması sağlanacaktır.
S-7.2.2: Deprem tahkiki işlerine öncelik verilerek risk taşıyan eğitim binaları belirlenecek ve belirlenen eğitim binalarının güçlendirilmesi sağlanacak ya da gerekiyorsa deprem riski sebebiyle yıkılması gereken eğitim binalarının yerine yeni eğitim binaları yapılacaktır.
Hedef 7.2’nin 4 yıllık hedef içerisinde öngörülen toplam maliyeti 527 milyar 176 milyon 205 bin 240 lira olarak belirlenmiş bulunuyor. Toplam 7 amaç için öngörülen toplam bütçe ise 672 milyar 389 milyon 249 bin 050 lira.
Maraş ve Hatay merkezli depremlerin üzerinden geçen bir yılda tek bir yeni okul bile yapmayan, deprem bölgelerinde okulları birleştirerek sabahçı-öğlenci okul düzenine geçen, 30 dakikalık derslerle eğitim vermeye devam ettiren bakanlık, dört yıllık planında deprem riski taşıyan okulları belirleme ve güçlendirme hedefi koyuyor. Geçtiğimiz bir yılda neden bu riskli okul binalarının belirlenmediği ya da deprem bölgelerinde bu eğitim koşullarının neden düzeltilemediğinin cevabı yok. Hedeflerin inandırıcılığını da sizlere bırakıyorum.