Asya ve Avusturalya'dan İşçi/Sendika Haberleri

TARİHTEN BİR YAPRAK
 
Avustralyalı işçilerin çoğu için iki günlük hafta tatili 1948 yılbaşında başladı. 1947 Eylül'ünde İngiliz Uluslar Topluluğu Tahkim Mahkemesi tarafından onaylanan haftada 40 saat çalışma o gün yürürlüğe girdi. 
 
Aşağıdaki makale 1 Ocak 1948 tarihinde The Age gazetesinde yayınlanmıştır:
İşverenler Yeni Yüklerden Rahatsız
 
Çözüm Daha Fazla Makine Kullanımı
 
Tahkim Mahkemesinin iki yıl süren duruşmaların ardından 8 Eylül'de verdiği haftada 40 saat çalışmayı yasalaştıran kararı bugün Avustralya çapında yürürlüğe giriyor. 
 
Avustralya Sendikalar Konseyi Başkanı P. J. Clarey, dün, haftalık çalışma süresinin kısaltılmasının üretim ve fiyatlarda hiçbir büyük kayba yol açmayacağını söyledi. 
 
İmalat Sanayicileri Odası Başkanı C. N. McKay ise büyük sıkıntılardan geçildiği bir süreçte Avustralya'nın haftalık kısa çalışma saatlerinin kısaltılmasıyla daha fazla mal ve hizmet üretilebileceğini göstermeye çalıştığını belirtti. Oysa Yeni Zelanda'nın 11 yıllık tecrübesi, durumun tam tersi olduğunu gösteriyor...
 
Sendikalar Konseyi Başkanı Clarey'e göre, sendikacılar haftalık çalışma saatlerinin kısaltılmasıyla oluşabilecek kayıpların sanayide makine kullanımında sağlanan büyük ilerlemelerle giderileceğini düşünüyor:
 
"Son 90 yılda Avustralya ekonomisi çalışma saatlerindeki iki önemli kısalmanın başarıyla üstesinden geldi. Haftada 40 saat çalışmanın ulusal ekonomimiz üzerindeki etkisinin ne olacağı sorusunun yanıtını bulmak için 20 yıl önce 44 saatlik işgününe geçilmesinden sonraki ekonomik deneyimimize bakalım. Son 20 yılda bilimsel, teknolojik ve organizasyonel ilerlemeler kesintisiz bir biçimde devam etti. Maliyetler arttığında onları azaltmanın yollarını bulmak sanayiiin fıtratında vardır. Bu sayede sanayi israf, verimsizlik ve gevşek yönetimi bertaraf edecek bir iç revizyondan 
geçer ki böylelikle eskimeye yüz tutmuş hemen her tesis otomatik olarak ıskartaya çıkar. Üretimi hızlandırmak, iyileştirmek ve ucuza mal etmek için yeni bilimsel süreçlerin araştırılmasını ivmelendirir. Büyük adamlar sanayide maliyetlerde küçük ve ani artışlarla ilgilenmezler, daha düşük maliyetle daha verimli ve daha iyi üretime yönelik uzun vadeli politikalara yoğunlaşırlar. Belki de bunun en iyi örnek olarak Newcastle'da maliyetlerin ve fiyatların azalmasıyla birlikte çelik üretiminin istikrarlı artışı verilebilir."
 
Üretim zirve yapıyor
 
Sendika başkanı Clarey, haftada 48 ve 44 saat çalışmanın üretimin azalmasına yol açmadığını söyledi. Üretim 50-60 yıldır çok büyük bir artış gösterdi. Tarihin hiçbir döneminde üretim bu ölçeğe ulaşmamıştı. Avustralya'da üretim yılda istikrarlı biçimde yüzde 1,5 oranında arttı. Clarey, "Maliyetler ne kadar artarsa atsın, büyük dönüşüm dönemlerinde bu artışlar ancak geçici olacaktır," dedi. 
 
Kabul, ama...
 
İmalat Sanayicileri Odası başkanı McKay ise 40 saatlik çalışmanın mahkeme kararıyla yasal bir zorunluluk haline geldiğini ve derhal uygulanacağını belirtti. Üretim ve emekgücü kıtlığı çeken bir ülkenin daha az ve daha yüksek maliyetle çalışarak durumunu düzeltmesi, olsa olsa bir masaldır Çalışma saatlerini kısaltarak serbest zamanın artırılması kararının alınmasında asıl faktör, yurt içi ve yurt dışında mal ve hizmetlerin bulunabilirliği ve maliyeti olmak zorundadır. Hiç şüphesiz makineleşmenin ve yönetsel etkinliğin artırılmasının ortaya çıkan boşluğu dolduracağı da savunulacaktır. Serbest zamanın artırılmasının üretimde buna denk bir artışla telafi edileceği söylenmiştir. Mamafih verimin artırılmasını teşvik etmek için rekabeti esas almak ve Yeni Zelanda'daki olumsuz örneğin gösterdiği gibi 40 saatlik çalışmanın olası maliyetini gerçek sonuçlarla değerlendirmek daha akıllıca olacaktır."
 
Alışveriş saatleri
 
Yarından itibaren perakende satış mağazalarında haftada 40 saatlik çalışmaya geçilecek. Mağazalar sabah 09.05'te açılıp öğleden sonra 17.30'da kapanacak. Pazartesi-Cuma tam, Cumartesileri ise 12'ye dek çalışılacak. Fabrikalarda genellikle haftada beş gün çalışılacak fakat tramvay ve demiryolları gibi kamu hizmet kuruluşlarında haftanın yedi gün çalışılması için nöbet sistemi uygulanacak. Postaneler yarından itibaren saat 17.00'de kapanacak fakat bankalar gibi onlar da Cumartesi sabah açık olacak. Haftada Beş Gün Konseyi, bütün "beyaz yakalı" işçiler için Cumartesi çalışmasının kaldırılması amacıyla etkin bir kampanya yürütüyor. 
 
 
 
ELEKTRONİK FABRİKALARINDA ÜCRET EŞİTSİZLİĞİ 
 
KADIN İŞÇİLER KİMYASALLARA VE DÜŞÜK ÜCRETLERE MARUZ KALIYOR
 
Lek (işçinin güvenliği açısından gerçek adını yazmıyoruz) çalıştığı fabrikada 25 yıldır mikroçiplerin kalite kontrolünü yapıyor. Bu süre boyunca fabrika defalarca el değiştirdi ama montaj hattında çalışanların profili hep aynı kaldı. İş arkadaşlarının çoğu kadın, şeflerinin ise tamamı erkek. 
 
Elektronik, bir cihazın minicik parçalardan oluştuğu karmaşık bir sanayi. Bu parçalar bir sürü fabrikada üretiliyor. Bunlardan biri de Lek'in çalıştığı işyeri. Daha sonra başka bir şirket bünyesinde de montajları yapılıyor. Ancak fabrikaların büyük bölümünün işe alma politikaları aynı.  
 
"Fabrikalar kadınları tercih ediyor çünkü daha sabırlı ve aynı zamanda yönetilmeleri daha kolay" diyor Good Electronics'in Tayland temsilcisi Patchanee Kumnak. Good Electronics (İyi Elektronik) elektronik sanayiindeki üretim zincirinde yaşanan toplumsal ve çevresel sorunlar üzerine araştırma yürüten örgüt ve bireylerden oluşan bir ağ. 
 
Sektörde küresel olmaktan çok Asya ülkelerine dağılmış çok sayıda işletme olmasına rağmen sanayiin yüzde 60 ila 90'ı Malezya, Vietnam ve Tayland'daki elektronik fabrikalarında yoğunlaşmış durumda. Çoğu işçi kadın. Erkekler ise montaj hattında nadiren çalışıyor ve genellikle daha üst ve daha iyi ücretli pozisyonlarda bulunuyorlar. 
 
"Vietnam'da şirketler kadınların aile ve çocukları ile daha fazla zaman geçirdiğini ve erkeklerden daha az çalıştığını düşünüyor. Ama bizim görüştüğümüz kadın işçiler çok fazla çalışıyor," diye ekliyor araştırmacı Kumnak. 
 
Cinsiyete dayalı bu işbölümünde kadınlar en alt işlerde yer alıyor. Tayland'da kadınların yüzde 85'i vasıfsız işlerde çalışıyor. bu yüzden de örneğin 2013'teki ILO araştırmalarına göre erkek işçilerden yüzde 16 oranında daha az ücret alıyorlardı. 
 
Kadınlar üstlerinin tehdit ve sözlü saldırılarına da daha fazla maruz kalıyorlar. Malezya'daki fabrikalarda yapılan bir araştırmaya göre kadınlar bedensel tehdit, şiddet ve kişisel özgürlüklerine yönelik tehditlere daha fazla uğruyor. Erkekler ise daha çok işyerinde verilen cezalardan ve evraklarına el koyulmasından şikayet ediyorlar. 
 
Lek gibi montaj hattındaki arkadaşı Noi de her gün sorun yaşıyor. Lek, "Önceki şefimiz bize çok aşağılayıcı davranıyordu," diyor. Şirket kısa bir süre önce giriştiği satın alma süreci sırasında işyerindeki uyuşmazlıkların önüne geçmek için politika değişikliği yapmış. 
 
İyi Elektronik üyesi Kumnak, "Bu sıradan bir şey. Şirketler bu yöntemle işçileri daha iyi kontrol edebileceklerini düşünüyorlar," diyor.  
 
Noi, çalışma saatlerinin değiştirilmesi ile birlikte suistimalin de arttığına işaret ediyor. Dört gün çalışıyor, sonra iki gün ara veriyorlar, gündüz ve gece vardiyalarında sürekli değişiklikler oluyor. 
 
"Çoğumuz karşıyız buna, çünkü sağlığımızı ve ssyal hayatımızı bozuyor," diyen Noi, yeni çalışma saatlerini protesto için yapılan greve de katılmış. Greve katılan işçiler üzerindeki baskılar daha da artmış.
 
"Bizi koydukları odada kameralar vardı. Oda çok pisti, çalışılacak gibi değildi. Allerjim olduğu için odadan çıktım. Şef gelip beni tehdit etti."

Ücret eşitsizliği 
 
Lek'in migreni var. Sık sık bayılıyor. "Beynime yeterince kan gitmiyor sanki," diyor. Kısa süre önce yumurtalığında tümör bulunmuş. Lek bunun da migren gibi çalışma saatlerinden kaynaklandığını söylüyor. 
 
Bu işbölümü kadınları daha büyük bir risk altına sokuyor. Montaj hattı kimyasallarla daha fazla temas demek çünkü. Elektronik endüstrisinin düşük riskli olduğu sanılıyor. Kimyasallar konusundaki farkındalık çok yetersiz diyor akademisyenler. 
 
Şirketlerin büyük bölümü kullandıkları kimyasallar hakkında bilgi vermiyorlar. Bu da hastalıklarla çalışma koşulları arasında bağlantı kurmayı güçleştiriyor. Yine de Güney Kore'de mahkemeler lösemi vakalarının montaj hatlarında kullanılan kimyasallarla bağlantısını kabul etmeye başladılar. 
 
İşçilerin çoğu genç yaşta, en doğurgan oldukları zamanda işe alınıyor. Bu nedenle kimyasallar üreme fonksiyonlarını çok daha fazla etkiliyor. Yapılan araştırmalar bu endüstride çalışan kadın işçilerdeki yüksek orandaki düşüklerin ve bozuklukların kullanılan maddelerle bağlantılı olduğunu gösteriyor. 
 
Çoğu hamile kadın aslında yasalara göre yasak olmasına rağmen fazla mesai yapabilmek ve ücretlerini koruyabilmek için durumunu gizliyor. Lek, "Yöneticiler hamile kadınlar için alakasız işler düşünebiliyor. Ağır makineleri kullanan hamile kadınlar bile var," diyor. 
 
Kullanılan kimyasallar konusunda şeffaf olunması sağlık sorunlarını azaltmanın bir yolu. fakat Araştırmacılara göre maruziyetin etkileri ancak böylelikle anlaşılabilir.
 
Fakat Lek bu soruyu sorduğunda gülümsemeyle karşılaşmamış. "Ne kullandığımızı bilmiyoruz, sadece markasını biliyoruz. Ve şirket de kimyasallarla ilgili bir şey sorduğumuz zaman çok afresif davranıyor," diyor. 
 

Çeviren: Nilgün Güngör