Güney Kore’de performans yasası ve devlet başkanı Park Gyun’un tarikat bağlantılarına karşı başlayan sınıfsal-toplumsal direniş hareketi, Park Gyun’un istifa edeceğini açıklamasına karşın hız kesmedi.
KCTU sendikasından işçiler, Samsung, Hyundai, LG’nin başını çektiği Kore Sanayi Federasyonunu (Güney Kore’nin TÜSİAD’ı) işgal ederek, işçi ve sendika düşmanı yasaların geri çekilmesini, tutuklanan sendika yöneticilerinin serbest bırakılmasını ve devlet iktidarına istedikleri yasa ve politikaları dikte ettiren büyük patronlar federasyonunun dağıtılmasını istediler.
G. Kore’de performans yasasına karşı uzun soluklu ulaşım grevi sürerken, devlet başkanının tarikat bağlantıları ve büyük tröstlerle yolsuzluklarının açığa çıkması üzerine, Seul ve büyük şehirlerde her hafta sonu 100 binlerden başlayıp milyonlara ulaşan gösteriler, 30 Kasım’da 220 bin işçinin genel grevi, öğrenci boykotları, küçük esnafların kepenk kapatmaları, tarım emekçilerinin yol kapatmaları ile birleşerek, başkanı istifaya zorlamıştı.
G. Kore’de milyonları kapsayan hareket, ekoloji mücadelesi veren bir çiftçinin polis fişeğiyle öldürülmesine, grev örgütleyen sendikacıların tutuklanmasına, grevlerin yasa dışı ilan edilmesi ve polis saldırısına uğramasına, tüm gücün en tepede devlet başkanının elinde yoğunlaşıp merkezileşmesine, Samsung, Hyundai, LG gibi devlet iktidarıyla kaynaşmış küresel tekellerin büyüyen güç ve eziciliğine karşı, aynı zamanda bir siyasal özgürlük ve demokrasi mücadelesine dönüşmüş durumda.
Hareket içinde yer alan burjuva ve küçük burjuva liberal muhalefet, buna “Kore’de demokrasiyi yeniden inşa etme hareketi” diyorlar. Ancak liberaller, mali oligarşik kapitalist egemenliğe dokunmadan, kitlelerin büyüyen öfkesini, neomuhafazakar yönetim ile sınırlamaya, “herkes için demokrasi” diye lanse ettikleri nafile bir liberal-ütopik demokratizm hayaline sevk etmeye çalışıyorlar. Kısacası, dünya çapındaki mali oligarşik burjuvazisinin neoliberal teknokrasi ile aşırı neomuhafazakar kesimleri arasındaki güç ve iktidar mücadelesi, aynen Kore’de de yaşanıyor.
Ancak Güney Kore’nin önemli yönü, burjuva sınıf kesimleri arasındaki güç ve iktidar mücadelesinin, sınıf karşıtlığı ve mücadelesini örtememesi. İşçi sınıfının kolektif örgütlülük ve mücadele yetisini önemli ölçüde koruması. Dahası, daha önceki dönemde G. Kore’de faşizmin çözülmesinde, işçi sınıfının başını çektiği büyük çaplı militan genel grev genel direniş hareketlerinin deneyimine sahip olması. Liberallerin ve küçük burjuva liberal halkçıların yarattığı bulanıklık ve geriye çekiciliğe karşın, Güney Kore’deki hareketin özgünlüğünü başını işçi sınıfının çekmesi ve içerdiği antikapitalist dinamikler oluşturuyor.
Güney Kore, dünya çapında süren yöneteme, rejim, neoliberal demokrasi ve devlet krizleri, sarsıntıları ve yeniden yapılandırma süreçlerinin, asıl arka planındaki sınıfsal-toplumsal mücadelelere işaret eden kritik tarihsel bir deneyim oluşturuyor. İşçi sınıfının gerçek demokrasinin, işçi sınıfı için demokrasinin mali oligarşik kapitalizmin yıkılmasıyla mümkün olacağını da görmesi gerekiyor.