Kıbrıs'ta 6 Aralık günü genel grev var. Grev kararı 29 Kasım'da ikisi lise öğrencisi biri servis şoförü üç kişinin yaşamını yitirdiği trafik kazasının ardından alındı. KKTC'nin Türkiye'nin yaptığı gibi kış saati uygulamasına son vermesi sonucu karanlıkta okula gitmek zorunda kalan ve arkadaşlarını bu nedenle kaybeden öğrenciler sokaklara döküldü. Meclis ve Başbakanlık önüne yürüdü. Öğrenciler “Yollar başka can almasın!”, “Ankara elini yakamızdan çek”, “Karanlıkta okula gidilmez” pankartları açarken, “Hükümet istifa,” “Hükümet şaşırma, sabrımızı taşırma”, “Karanlıkta okula gidilmez”, “Canımız yanıyor”, “Katil hükümet”, “Sabahtan can vermek için değil, bir şeyler öğrenmek için okula geliyoruz”, “Kara gün, uyan Kıbrıs”, “Direne direne kazanacağız”, “Başka ülkeler için yas tutan bizim ülkemiz bizim için neden yas tutmuyor”, “Katil devlet hesap verecek” ve “Yollar yapılsın, yollar mezar olmasın” dövizlerini taşıdılar. Kapitalizmin zaman/verimlilik çizelgesinin kurbanı olan arkadaşlarına sahip çıktılar.
16 yaşındaki Sude Demirkıran ve 17 yaşındaki İlayda Yeliz Öztürk'ün daha fidan iken kırılan yaşamları, Kıbrıs'ı harekete geçirdi. Kendileri de sabah karanlıkta okula-işe gidip akşam karanlıkta dönen Kıbrıslılar, bir yandan change.org'da 35.000 imza topladılar. Sendikalar da baştan itibaren uygulamanın kaldırılması talebini yükselttiler. Sendikal Platform, “Yeter be” sloganıyla genel eylem ve 6 Aralık'ta da genel grev kararı aldı.
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası Genel Sekreteri Şener Elcil, grevin gerekçe ve taleplerini şöyle açıklıyor:
“Hükümetin kargaşa çıkaracak çalışma saatleri düzenlemesini kabul etmiyoruz. Kış saati uygulamasına dönülmesini ve Suudi Arabistan standart zaman dilimini değil, Doğu Avrupa Zaman Dilimi (EET) kullanılmasını istiyoruz.
Trafik kazasında en çok sorumluluk alması gereken üç bakanın erdemli olup istifa etmesini istiyoruz.
Basit bir yazılımla bankacılık ve havacılık sektörünün sorunlardan etkilenmesinin önlemini almak yerine, Hükümet bu sorunlar varmış gibi arkasına saklanmaktadır.
Hükümetin, kış saati uygulamasında olduğu gibi mesaimiz ile ilgili karar alma sürecinde, toplum ile tartışmadan aldığı bu anti demokratik kararı tanımıyoruz. 'Ben yaparım olur' devrinin kapandığını hatırlatırız.
Alınan karar öğrencilere, ailelerine ve kamu çalışanlarına çare üretmediği gibi özel sektör çalışanlarını da tamamen görmezden gelmektedir. Hükümet, çocukların beslenme ve dinlenme zamanlarına dikkat etmemiştir. Özel sektörde erken işe başlayan ailelerin çocuklarını ve köylerden taşımacılıkla gelen çocukları hem karanlıkta hem sokakta bırakmaya devam etmiştir.
Adanın kuzeyi tüm haksızlıklara rağmen yasalarla yönetilir. Öğretmenin mesaisi, Öğretmenler Yasası 77. madde uyarınca sendika ile istişare edilerek belirlenir.
KTÖS, akademik çalışma takvimindeki çalışma saatlerini 08.00-12.40 / 14.00-16.10 olarak imzalamıştır. İmzaladığımız çalışma saatlerine sahip çıkacağız. ...
5 Aralık Pazartesi günü 08.00’da görev başında olup saat 12.40’da bitireceğiz. Öğleden sonra mesaisine ise saat 14.00’da başlayıp 16.10’da bitireceğiz. Bu eylemde KTÖS, KTOEÖS ve KTAMS birlikte hareket edecek ve hükümetin aldığı kararı birlikte tanımayacaktır.
6 Aralık Salı günü ise tam gün genel grev ile meydana inip, bu kararı reddettiğimizi haykıracağız."
Ne öğretiyor?
İşçiler, öğrenciler, bu örnekte kendi başına bile zaten önemli olan hesap sorma inisiyatifini kullanıyor en başta. Arasından koparılan üç genç cana karşılık üç bakanın istifasını istiyor. Özgürlük ve demokrasi, özyönetme istemi, bir “tercih” değil mücadele, yaratıcılık, özsaygı için zorunlu koşul...
'Aklımızla alay edilmesin' diyorlar; birbirlerinden kapitalist çıkarlarla koparıldıkları, aynı adanın sakini AB üyesi Kıbrıs işçileri ile ayrı ayrı saatleri yaşamak zorunda kalmaya, böylesi bir zaman şizofrenisine mahkum edilmeye isyan ediyor.
Aynı zamanda yaşamının esasını zaten kontrolünde tutan kapitalist zaman düzeneğinin daha da amansızlaşmasına, emeğin fizik ve moral yıkımına karşı yükseltiyor taleplerini. İnsan vücudunun biyoritminden hareket ediyor. Vücudumuz bize “Dinlene dinlene çalışacağız” bayrağını sunuyor; uzun süreli çalışmanın zararlı olduğunu söylüyor. '90 dakikada bir 15 dakika mola ver”, diyor. Biyoritm ve biyolojik saate uygunluğu sadece spor gibi yüksek artıdeğerin zorunlu kıldığı alanlara ait olmaktan çıkarmayı emrediyor. Karanlıkta uyanıp uykulu gözlerle işe gitmeyi reddediyor vücudumuz.* Bu, emeğin korunması mücadelesinin temel dayanaklarından biri.
Bir anda, giyotin vurulmuş gibi, inşaattan düşerek, yanarak... da ölmek istemiyoruz; “yavaş yavaş”, meslek hastalıklarının pençesinde kıvranarak da... Siz öyle buyurdunuz diye sabah karanlığında da, gecenin kör uykularında da...
İşte bunlar hep bizi zaman mücadelelerine çağırıyor.
* “Uygulamanın insanlara etkisini Habertürk'e değerlendiren uzman psikolog Bülent Korkmaz, özellikle çocukların hava aydınlanmadan okula gitmesinin motivasyon eksikliğine ve verimsizliğe sebep olabileceğini belirtti. Korkmaz, 'Çocuk sabahları gece karanlığında okula gidiyorsa iyice depresif bir reaksiyon vermesine yol açabilir. Çocukların yeterince bedensel ve zihinsel dinlenememesi, okulda performans düşüklüğüne sebep olacaktır' dedi. Korkmaz, depresyonda olan bir kişi ya da depresyona eğilimi olan bir kişiyi karanlık, iklimsel faktörler ve hava şartlarının daha fazla etkileyebileceğini söyledi.” (t24.com.tr)